Karanlık Zihinler / Alexandra Bracken

KARANLIK ZİHİNLER
Özgün Adı: The Darkest Minds
Yazar: Alexandra Bracken
Yayınevi: Parodi Yayınları
GoodReads Puanı: 4.31
Sayfa Sayısı: 572
Arka Kapak Yazısı: 
Adım Ruby.
Hepinizden farklıyım.
Aklınızın derinliklerinde gezinebilir,
anılarınızı hiç yaşamamışsınız
gibi silebilirim.
Henüz on yaşındayken, Thurmond'daki bu
rehabilitasyon kampına gönderildim.
Hem de kendi ailem tarafından...
Burada her adımımız izleniyor, nefes alışverişlerimiz bile...
Yalnız değilim.
Maviler... Yeşiller... Turuncular...
Sarılar ve Kırmızılar...
Karanlık zihinler...
Ve yaşamak için saklanmak zorunda kalanlar
ve kaçanlar...
***
2015'in ilk kitabıyla yeniden merhaba! Yeni yılın ilk gününde başladığım ve bu yıl okuduğum ilk kitap olan Karanlık Zihinler ile ilgili söyleyecek çok fazla şey var.
Karanlık Zihinler'i birçok kez tumblr'da veya instagram'da yabancı kullanıcılarda görmüştüm. Konusu hakkında pek fazla fikrim olmasa da alıntılar ve yapılan çalışmalar beni çok etkilemişti. Kitabın Türkçe arka kapak yazısını ilk kez okulda okuduğumda kelimenin tam anlamıyla çıldırdığımı söyleyebilirim. Kitabı alana kadar neredeyse her gün evimin yakınlarındaki kitapçıyı arayarak kitabın gelip gelmediğini sordum ve bir kez gelip bitmesine rağmen en sonunda kitabı kendime yılbaşı hediyesi olarak alabildim. Ancak kitabı aldığım zaman hemen hemen sınav haftama denk geldiği için hemen başlayamadım. O mükemmel dört günlük yılbaşı tatilinde Karanlık Zihinler'i okumaya başladım ve dün gece okumayı bitirebildim -rezillik-
Evet, sanırım kitabı alışımı bu kadar anlatmış olmam yeter. Biraz da kitabın içeriğine dönelim.
Karanlık Zihinler, günümüzden daha ileriki yıllarda geçiyor.
Liam & Ruby
Olaylar, ülkedeki çocukların İAAN adı verilen bir hastalık yüzünden ölmesiyle başlıyor. Çocukların çoğu bu hastalık yüzünden ölürken arada kurtulanlarda oluyor ve o kurtulanların bazı yeteneklere sahip olduğu keşfediliyor. İnsanlar, kurtulan çocuklardan korkmaya başlıyorlar ve hükümet çocukları kamplara yerleştirmeye başlıyor. Ve kamplarda çocuklar yeteneklerine göre, renk isimleriyle sınıflandırıyor. Bu sınıflandırmaya göre Maviler telekinezi (eşyaları dokunmadan kontrol edebilmek) yapabilenler, Yeşiller zeki olanlar, Sarılar elektriği kontrol edebilenler, Kırmızılar ateşi kontrol edebilenler ve son olarak Turuncular zihin kontrolü yapabilenler.
Ana karakter olan Ruby, on yaşındayken Thurmond adı verilen bir kampa gidiyor. Ve Ruby Thurmond'da Yeşil olarak sınıflandırılıyor.
Ruby büyüyor, olaylar gelişiyor ve bir şekilde -spoiler vermeden anlatmak çok zor :(- yolu Liam, Chubs ve Zu ile kesişiyor. Zaten kitaptaki bütün olaylar ve heyecanlı kısımlar buradan sonra başlıyor denebilir. Ve bu dörtlü bir amaç uğruna, Kaçak Çocuk denilen birini aramak için yolculuk yapmaya başlıyorlar. Bu yolculuk onlar için fazlasıyla tehlikeli oluyor.
Kitap oldukça akıcı. Başlarda biraz yavaş ilerliyor, bunun sebebini olayların fazla olmamasına bağlıyorum. Ancak karakterleri iyice tanıdıkça, alışınca ve olaylar arttıkça kitabı elinizden bırakamayacak hale geliyorsunuz.
Karakterlerin ise oldukça iyi kurgulandığını söyleyebilirim. Özellikle Ruby'nin yaşadıklarından dolayı geçirdiği o değişim çok güzel kurgulanmıştı. Ruby'nin kişiliğinde keskin çizgiler yok ve yavaş yavaş güçleniyor; bunun diğer iki kitapta daha da artacağını düşünüyorum.
Ruby'i fazla sevdiğimi söylemem gerek. Yaptıklarının fazla mantıklı olduğunu söylemem gerek. Ruby'e bütün o 572 sayfa boyunca yaptığı hiçbir şeye sinirlenmedim. Liam'la aralarındaki ilişki ise tam anlamıyla mükemmeldi diyebilirim.
Liam ise... Aşık olunası ana erkek karakter olduğu kesin. Ruby'le konuşmaları ve kitabın sonuna doğru anlattığı o mükemmel hikaye Liam'ı sevmeniz için yeterli. Ayrıca geçmişinde yaptıkları, daha doğrusu bulunduğu kampta yaptıkları sadece hayran duyulası şeyler.
Chubs'ı aşırı fazla sevdiğimi söylemem gerek. Kitabın başlarında, Ruby'le tanıştıkları zaman aralarındaki atışmalar ve sonlara doğru yaptıkları çok güzeldi. Chubs hakkında sevdiğim bir şey ise adının Charles olması diyebilirim. Bu isim onu sevmem için bile yeterli bir sebepti!
Zu için iyi olan her şeyi hissettiğimi söyleyebilirim. İyi olan bütün duygular, kişilik özellikleri onda toplanmış gibi. Kitabın en masum ve sevimli karakteri. Kitabı okurken Zu'yu eldivenleriyle, elinde Liam'ın onun için hazırladığı sorularla uğraşırken hayal etmek en eğlenceli şeylerdendi. 
Hayallerimin Clancy Gray'i
Clancy Gray içinse duygularım çok karışık. Onu seviyorum, yani sanırım. Çoğu kişi ondan nefret ederken onu sevmek biraz değişik ama... Bunu açıklamak biraz zor. Sanırım benim kötü karakterlere karşı apayrı bir duygum var. Onları severken aynı zaman da onlardan nefret edebiliyorum. Tıpkı Clancy'e olduğu gibi. Kitaba girdiği anda 'Bu insanlar neden Clancy'den nefret ediyor ki?' diye düşünsem de sonra neden nefret edildiğini çok acı bir şekilde öğrendim. Yine de Clancy'den tam olarak nefret edemiyorum.
Tek sorun kitabın sonu oldukça ucu açık bitti. Sabırsızlıkla ikinci kitabın çevrilmesini bekliyorum. Umarım Parodi bizi uzun süre bekletmez. Ayrıca şunu da söylemem gerek ki serinin İngilizce isimleri bir cümle oluşturuyor ve bu çok harika bir şey! The Darkest Minds Never Fade In The Afterlight!
Sonuç olarak, kitap kelimenin tam anlamıyla mükemmeldi! Okumanızı mutlaka önerebileceğim bir kitap!
Puanım: 5/5 (Harikaydı!)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dikenler ve Güller Sarayı & Sis ve Öfke Sarayı / Sarah J. Maas Kitap Yorumum

Gümüş Alevler Sarayı | Sarah J. Maas Kitap Yorumum

1984 / George Orwell Kitap Yorumum + Çokça Alıntı