Gümüş Alevler Sarayı | Sarah J. Maas Kitap Yorumum

Herkese yeniden merhaba!

Dikenler ve Güller Sarayı serisi okuduğum ilk andan itibaren favori fantastik serilerimden birisi olmuştur. Hatta en sevdiğim olduğunu bile söyleyebilirim. Özellikle ikinci kitap Sis ve Öfke Sarayı benim en sevdiğim kitaplar arasında diyebilirim. Aşkı, aileyi, fedakarlığı ve iyileşmeyi Sis ve Öfke Sarayı kadar iyi anlatan bir kitap şu ana kadar okumadım. Bugünkü kitabımız Gümüş Alevler Sarayı, bu serinin son çıkan kitabı.

Serinin ilk üç kitabı Feyre'nin bakış açısından ve onun hayatına odaklanmış bir şekilde ilerliyordu. Ancak Gümüş Alevler Sarayı ile birlikte serinin devam kitapları farklı karakterlere odaklanarak ilerleyecek. Bu kitabımız Nesta ve Cassian hakkında.

Nesta, Feyre'nin kız kardeşi ve son savaştan sonra dağılmış vaziyette. Ailesine tamamiyle sırt çevirmiş durumda. Ancak ailesi onun için bir şeyler yapmaya çalışıyor. Kitabımız Nesta'nın eğitim sürecini, gücünü keşfetmesini, tanıştığı yeni insanlar ve Cassian ile olan ilişkisini anlatıyor.

Kitabı eylülün başlarında bitirdim ve o zamandan beri ne yazacağım hakkında düşünüyorum. Çünkü çok sinirliyim. Kitap belli bir eksende dönüp durdu; yaklaşık 730 sayfa boyunca. Hiçbir şey olmadı. Elbette aksiyon dolu sahneler vardı, devam kitaplarında karşımıza çıkacak bir kötü karakterimiz de vardı. Ama bunlar derinliği olmayan şeylerdi. Genel olarak Nesta'nın iyileşmesine odaklanmıştı kitap. Evet, bu kötü bir şey değil. Nesta'nın iyileşmesi, ailesine dönmesi serinin devamı için önemliydi ama bu 300-400 sayfalık bir kitapla da yapılabilirdi. Gümüş Alevler Sarayı gerçekten devasa bir kitap, elime aldığımda çok heyecanlanmıştım kim bilir neler vardır diye. Ama beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattı. 

Kitapla ilgili sevmediğim en önemli şeylerden biri inanılmaz bir cinselliğe sahip olmasıydı. Yani kitabın yarısından fazlası Nesta ve Cassian'ın sevişmeleriyle geçti. Yabancı yorumlardan birinde bu kitabın Sarah J. Maas'ın zihnindeki "smut" kurguyu atabilmesi amacıyla yazdığını söylüyordu. Hem gülüyorum hem de hak veriyorum bu yoruma. Bir noktadan sonra gerçekten gına gelmişti.

Gümüş Alevler Sarayı ile birlikte ilk üç kitaptaki kötü karaktere ve Feyre'nin anlatımına veda etmiştik hatırlarsanız. Veda ettiğimiz bir diğer şeyin de karakterlerimiz olduğunu düşünüyorum. İlk üç kitabı yeniden okuyalı yaklaşık bir sene olmuştur ama karakterleri unutmadığımdan eminim. Yine de yer yer Gümüş Alevler Sarayı'nı okurken Rhysand bu kadar önyargılı bir karakter miydi ya da neden erkek karakterlerimiz sürekli seks konuşuyor diye düşünmeden edemedim. Ayrıca Cassian'ın da kitapta oldukça kasıntı buldum. SJM'nin alpha male yazmayı ne kadar sevdiğini biliyoruz ve bence bunu güçlü kadın karakterleriyle birleştirip güzel yazabilen bir yazar. Ama Cassian'ı baş karakter olarak sevemedim. Aslına bakarsanız Azriel hariç bütün karakterler ilk üç kitaba göre farklı ve sevmediğim yöndeydi. Herkes kitabı bitirdikten sonra Nesta'yı çok sevdiklerini söylüyor ama ben kendisi için hala aynı noktadayım. Evet, kendisine çok hak verdim, nedenlerini anladım ama hala nötrüm. 

Ayrıca kitap hakim bakış açısıyla yazılmış ve bu yer yer kafamın karışmasına neden oldu. Ama bu yüzden yazarı eleştirmek istemiyorum çünkü bu kafa karışıklığının sebebi biraz da çeviri. Yazım hatalarının dışında çok fazla çeviri hatasına da denk geldim. Bir yerden sonra bir yandan da kitabın ingilizcesini takip etmeye karar verdim. Kafa karışıklığı olan noktalarda ingilizcesine baktım. Şu anda Cam Şato serisinin dördüncü kitabını okuyorum ve bu serideki hakim bakış açısı beni rahatsız etmiyor ya da zorlamıyor. Ama Gümüş Alevler Sarayı'nda cidden hoşuma gitmedi. Feyre'nin bakış açısından okumak gerçekten harikaymış.

Çok olumsuz konuştum. Biraz da olumlu yönlerinden konuşalım. Kitabı keyif alarak okudum. Hızlı okuduğumu da düşünüyorum. Nesta'nın kendini ifade ediş şekline bayıldım. Ve olumlu yönler de bu kadar :) Bu evreni gerçekten seviyorum ve özellikle Sis ve Öfke Sarayı'nda bu evrenin ne kadar güzel yansıtıldığını gördüğüm için Gümüş Alevler Sarayı'na bu kadar sinirliyim. İlk üç kitap müthişti; aşkı, aileyi, arkadaşlığı, iyileşmeyi ve çok güzel bir fantastik evren sunuyordu okuyucuya. Gümüş Alevler Sarayı bana bunların hiçbirini vermedi ve bu yüzden de hayal kırıklığım çok büyük. Devam kitapları için bu kadar heyecanlanıp beklentimi yükseltmeyeceğim. 

Gümüş Alevler Sarayı benim serideki en sevmediğim kitap oldu. Bu seriyi sevdiğim için devamını elbette okurum ama içimde gerçekten pek bir heyecan kalmadı. Gümüş Alevler Sarayı'nı bitirdikten sonra serinin aslında nasıl olduğunu hatırlamak için Sis ve Öfke Sarayı'ndaki favori alıntılarımı yeniden okudum. 

Sonuç olarak beni hayal kırıklığına uğratan ama Velaris'e dönmenin yine de iyi hissettirdiği bir kitaptı. Keşke hayal ettiğim gibi olsaydı. Yine de bu dünyanın hatrına üç yıldız verdim. Seveni, sevmeyeninden çok. Goodreads puanı 4.39; yani çoğunluk beğenmiş. 

Dikenler ve Güller Sarayı serisini okudunuz mu, seri hakkında neler düşünüyorsunuz? Gümüş Alevler Sarayı'nı okuduysanız beklentilerinizi karşıladı mı? Yorum yazarsanız çok sevinirim. Başka bir yazıda görüşmek üzere!


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dikenler ve Güller Sarayı & Sis ve Öfke Sarayı / Sarah J. Maas Kitap Yorumum

1984 / George Orwell Kitap Yorumum + Çokça Alıntı