Temmuz Ayı: Neler okudum, Neler izledim? | Ağustos Okuma Listem
Herkese yeniden merhaba! Bu yazıda sizlere temmuz ayında okuduklarımdan ve izlediklerimden bahsedeceğim. Bir de yazının sonunda kısa bir ağustos ayında okumayı planladığım kitapları bulacaksınız.
Temmuz ayında ilk olarak Bir Kadının Yaşamından 24 Saat'i okudum. Okuduğum ikinci Stefan Zweig kitabıydı. Gerçekten çok beğendim. Ayrıntılı yorumu için tıklayabilirsiniz.
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat'i okuduktan sonra Harry Potter ve Sırlar Odası'nı okudum. Klasik olarak her sene okuduğum bir seri zaten Harry Potter. Bu sene hatta geciktim ve çok aksattım. Geçen sene bir buçuk haftada bütün serinin okuması bitmişti. Tahminlerime göre bu seneki okumamı tamamlayamayacağım çünkü okumak istediğim çok fazla kitap var ve Harry Potter'ı listeme sıkıştıramıyorum ne yazık ki.
Sırlar Odası tabii ki çok güzeldi. En sevdiğim Harry Potter kitabı değil ama bence kurgu için çok çok önemli bir kitap. Bilmeden ilk hortkuluğu öğrenip, yok olmasını öğrendik sonuçta. Bunun dışında da Harry'nin ne kadar harika bir karakter olduğunu bu kitapta daha da çok görüyoruz bence.
Sırlar Odası'ndan sonra açıkçası ne okuyacağımı bilemediğim bir döneme girdim. Zweig okumak istedim, Amok Koşucusu'na başladım ama ilerleyemediğim için okumayı bırakıp daha böyle çerez ve beni daha iyi hissettirecek bir şeyler okumaya karar verdim. Burada da devreye Çevrimiçi Kız Solo girdi. Zaten en sevdiğim serilerden birisi. İlk iki kitabının blogun en popüler postları olması da seriyi benim için daha özel kılıyor. Bir yerde blogumun ilk açtığım zamana oranla büyümesini ben Çevrimiçi Kız yorumlarıma bağlıyorum. Her neyse, diğer iki kitap gibi Çevrimiçi Kız Solo'yu da çok beğendim. Ayrıntılı yorumu içi tıklayın.
Çevrimiçi Kız Solo, iki gecede bittikten sonra artık klasiklere devam edeyim diye düşündüm. Planım Amok Koşucusu'nu okumaktı. Yine okuyamadım. Normalde elimdeki Zweig kitaplarını okuduktan sonra okumayı planladığım Gurur ve Önyargı'ya başladım. Üzülerek söylüyorum benim için çok yanlış bir karardı. Yarım bıraktım. Ama bu kitabı sevmediğimden değil yalnızca yanlış zamanda başlamamdan kaynaklanıyordu. Elimdeki baskı Hasan Ali Yücel klasiklerindendi. Ve kitap 3 büyük bölüme ayrılmıştı. Birinci bölümü bitirince ve bu kitabı bitirmenin, eski temposuna yavaş yavaş dönen okuma hızımı kötü bir şekilde etkileyeceğini düşünüp kenara bıraktım.
Böyle söylediğim için kitabın dilinin ağır olduğu fikrine kapılmayın. Dili bence hafifti ama yine de klasik okumaya alışık değilseniz bence klasik okuma alışkanlığınızı güçlendirip o şekilde başlayın. Benim hatam bence yeterince klasik okumadan Gurur ve Önyargı'yı okumamdı. Bir de tabii ÇK Solo'nun süper akıcı ve basit dilinden sonra Gurur ve Önyargı'ya başlamamdı.
Gurur ve Önyargı'dan sonra Ölümcül Oyuncaklar serisinin ilk kitabı olan Kemikler Şehri'ne başladım. Şu an hala onu okuyorum. 353. sayfadayım. Temmuz sonuna kadar bitiririm diye düşünmüştüm ama dizi izlemekten dört beş gündür elime alamadığım için bitmedi.
Okuduğum yere kadar beğendim Kemikler Şehri'ni. Bence yeni bir dünyaya güzel bir giriş. Filmini izleyip çok sevmiştim ve dizisini -birinci sezonu bile bitiremesem de- severek izlemiştim. Az çok bildiğim bir dünya. Yakın arkadaşımın en sevdiği seri ve bir ara sürekli bu seriden konuştuğu için aşina olduğum bir seri. Üzülerek söylüyorum ki yaklaşık iki senedir de kitaplığımda okunmak için bekliyordu.
Temmuz ayında izlediklerime gelecek olursak;
Sanırım temmuzun en önemli olayı Spiderman Homecoming'in vizyona girişiydi. Spiderman en sevdiğim süper kahraman olabilir. Tobey Maguire versiyonu ile büyüdüm diyebilirim, sürekli izlerdim. Ama asla favorim o filmler olmadı. The Amazing Spiderman bence çok iyiydi. Andrew Garfield bana göre bu rolü hakkıyla oynadı. İkinci filmden sonra iptal haberi geldiğinde kalbim kırılmıştı. Çok üzülmüştüm. Tom Holland'a karşı dünya üzerinde en büyük ön yargıyı ben beslemişimdir. Asla iyi bir Spiderman olamayacağını söyleyip duruyordum. Civil War'da tam olarak nasıl bir Spiderman olduğunu göremedim açıkçası. Tamam, eğlenceliydi, güzeldi ama zaten bir yerde Spiderman'ın olayı eğlenceli olmasıydı.
Homecoming için sinema salonuna girene kadar 'hiç iyi olmayacak, beğenmeyeceğim kesin, Marvel umarım kararından pişman olursun' gibi laflar söyledim. Teşekkürler, Tom Holland bütün laflarımı yüzüme çarptın!
Andrew'dan özür dileyerek söylüyorum ki Tom Holland gerçek bir Spiderman olmuş.
Bu konuyu hemen geçelim. İlk gün gittiğim için salon tamamen doluydu ve gelenlerin çoğu filme ilgiliydi ve kimse tek bir espriyi bile kaçırmadı. Sinemada bu şekilde izlemenin zevki de apayrı güzel oluyor. Film zaten çok eğlenceliydi.
Filmle ilgili bir diğer sıkıntı çıkaracak durumun Tony Stark'ın çok fazla görünecek olması ve Tom Holland'dan rol çalacağını düşünmem olmuştu. Çünkü fragmanlarda, posterlerde çok RDJ görmüştük. Hiç de öyle değildi. Bu gerçek bir Spiderman filmiydi, Iron Man değil. MCU için güzel bir Spiderman başlangıcı olduğunu söyleyebilirim.
Eğer yanlış hatırlamıyorsam başka film izlemedim. Çünkü kendimi bir dizi maratonuna soktum. Maraton dediysem de öyle günde bir sezon, ya da aynı anda üç dört tane dizi izlemekten bahsetmiyorum. Game of Thrones'a başladım! Sonunda bunu yaptım. Yedinci sezon başlamadan iki buçuk hafta kadar önce başladım. Günde dört ya da beş bölüm izleyerek rahat bir şekilde yedinci sezonu aynı anda izlemekti planım. Ama ikinci sezon boyunca ve üçüncü sezon başında çok kötü bir şekilde takıldım kaldım. O yüzden planım bozuldu. Şu an dördüncü sezonun yarısındayım ve diziyi internette bulamıyorum.O yüzden birkaç gündür dördüncü sezonun ortasında takıldım kaldım. Umarım diziyi bir yerlerde bulup kısa sürede bitirebilirim.
Game of Thrones oldukça vaktimi aldığı için başka dizi izleyemedim. O yüzden ağustos ayında okumayı planladığım kitaplara geçelim. Bunu buraya yazıyorum çünkü kendime de söz vermiş gibi olacağım. Hani şöyle düşüneyim 'Açelya bu kitapları yazdın, yorumunu bekleyenler olur, okuman gerek!'
İlk olarak tabii ki Kemikler Şehri'ni bitireceğim. Sonrasında, daha almadım ama eğer almamda bir sorun çıkmazsa, uzun zamandır merak ettiğim Kızıl Kraliçe'yi okumak istiyorum. Kızıl Kraliçe'den sonra küçük bir Zweig maratonu yapacağım. Geçtiğimiz günlerde Olağanüstü Bir Gece'yi aldım.
D&R'da kapağını görüp direkt kasaya koştum. Konusunu eve gidince okudum ve şükürler olsun ki beğendim. Kısa sürede bitireceğimi umuyorum. Sonrasında Satranç geliyor. Artık bence okuma zamanım geldi.
Sonrasında eğer Kemikler Şehri'nin sonu beni çok merak ettirirse Küller Şehri'ni okumayı planlıyorum. Ve Küller Şehri'nden sonra Camlar Şehri'ne geliyor sıra.
Benim planım bu şekilde. Eğer gerçekleştirirsem ağustos ayında altı kitap okumuş olacağım ki bu temmuzdan sonra iyi bir sayı olacak. Bir de Game of Thrones'u bitirebilirsem benim için harika olur.
Okuma planım da bu şekildeydi. Sizler neler okumayı planlıyorsunuz ya da geçtiğimiz ay ne okudunuz yorumlarda benimle paylaşırsanız çok sevinirim. Başka bir yazıda görüşmek üzere!
Temmuz ayında ilk olarak Bir Kadının Yaşamından 24 Saat'i okudum. Okuduğum ikinci Stefan Zweig kitabıydı. Gerçekten çok beğendim. Ayrıntılı yorumu için tıklayabilirsiniz.
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat'i okuduktan sonra Harry Potter ve Sırlar Odası'nı okudum. Klasik olarak her sene okuduğum bir seri zaten Harry Potter. Bu sene hatta geciktim ve çok aksattım. Geçen sene bir buçuk haftada bütün serinin okuması bitmişti. Tahminlerime göre bu seneki okumamı tamamlayamayacağım çünkü okumak istediğim çok fazla kitap var ve Harry Potter'ı listeme sıkıştıramıyorum ne yazık ki.
Sırlar Odası tabii ki çok güzeldi. En sevdiğim Harry Potter kitabı değil ama bence kurgu için çok çok önemli bir kitap. Bilmeden ilk hortkuluğu öğrenip, yok olmasını öğrendik sonuçta. Bunun dışında da Harry'nin ne kadar harika bir karakter olduğunu bu kitapta daha da çok görüyoruz bence.
Sırlar Odası'ndan sonra açıkçası ne okuyacağımı bilemediğim bir döneme girdim. Zweig okumak istedim, Amok Koşucusu'na başladım ama ilerleyemediğim için okumayı bırakıp daha böyle çerez ve beni daha iyi hissettirecek bir şeyler okumaya karar verdim. Burada da devreye Çevrimiçi Kız Solo girdi. Zaten en sevdiğim serilerden birisi. İlk iki kitabının blogun en popüler postları olması da seriyi benim için daha özel kılıyor. Bir yerde blogumun ilk açtığım zamana oranla büyümesini ben Çevrimiçi Kız yorumlarıma bağlıyorum. Her neyse, diğer iki kitap gibi Çevrimiçi Kız Solo'yu da çok beğendim. Ayrıntılı yorumu içi tıklayın.
Çevrimiçi Kız Solo, iki gecede bittikten sonra artık klasiklere devam edeyim diye düşündüm. Planım Amok Koşucusu'nu okumaktı. Yine okuyamadım. Normalde elimdeki Zweig kitaplarını okuduktan sonra okumayı planladığım Gurur ve Önyargı'ya başladım. Üzülerek söylüyorum benim için çok yanlış bir karardı. Yarım bıraktım. Ama bu kitabı sevmediğimden değil yalnızca yanlış zamanda başlamamdan kaynaklanıyordu. Elimdeki baskı Hasan Ali Yücel klasiklerindendi. Ve kitap 3 büyük bölüme ayrılmıştı. Birinci bölümü bitirince ve bu kitabı bitirmenin, eski temposuna yavaş yavaş dönen okuma hızımı kötü bir şekilde etkileyeceğini düşünüp kenara bıraktım.
Böyle söylediğim için kitabın dilinin ağır olduğu fikrine kapılmayın. Dili bence hafifti ama yine de klasik okumaya alışık değilseniz bence klasik okuma alışkanlığınızı güçlendirip o şekilde başlayın. Benim hatam bence yeterince klasik okumadan Gurur ve Önyargı'yı okumamdı. Bir de tabii ÇK Solo'nun süper akıcı ve basit dilinden sonra Gurur ve Önyargı'ya başlamamdı.
Gurur ve Önyargı'dan sonra Ölümcül Oyuncaklar serisinin ilk kitabı olan Kemikler Şehri'ne başladım. Şu an hala onu okuyorum. 353. sayfadayım. Temmuz sonuna kadar bitiririm diye düşünmüştüm ama dizi izlemekten dört beş gündür elime alamadığım için bitmedi.
Okuduğum yere kadar beğendim Kemikler Şehri'ni. Bence yeni bir dünyaya güzel bir giriş. Filmini izleyip çok sevmiştim ve dizisini -birinci sezonu bile bitiremesem de- severek izlemiştim. Az çok bildiğim bir dünya. Yakın arkadaşımın en sevdiği seri ve bir ara sürekli bu seriden konuştuğu için aşina olduğum bir seri. Üzülerek söylüyorum ki yaklaşık iki senedir de kitaplığımda okunmak için bekliyordu.
Temmuz ayında izlediklerime gelecek olursak;
(Filmi izlemeden önce ve izledikten sonraki halimi anlatan harika iki fotoğraf!)
Sanırım temmuzun en önemli olayı Spiderman Homecoming'in vizyona girişiydi. Spiderman en sevdiğim süper kahraman olabilir. Tobey Maguire versiyonu ile büyüdüm diyebilirim, sürekli izlerdim. Ama asla favorim o filmler olmadı. The Amazing Spiderman bence çok iyiydi. Andrew Garfield bana göre bu rolü hakkıyla oynadı. İkinci filmden sonra iptal haberi geldiğinde kalbim kırılmıştı. Çok üzülmüştüm. Tom Holland'a karşı dünya üzerinde en büyük ön yargıyı ben beslemişimdir. Asla iyi bir Spiderman olamayacağını söyleyip duruyordum. Civil War'da tam olarak nasıl bir Spiderman olduğunu göremedim açıkçası. Tamam, eğlenceliydi, güzeldi ama zaten bir yerde Spiderman'ın olayı eğlenceli olmasıydı.
Homecoming için sinema salonuna girene kadar 'hiç iyi olmayacak, beğenmeyeceğim kesin, Marvel umarım kararından pişman olursun' gibi laflar söyledim. Teşekkürler, Tom Holland bütün laflarımı yüzüme çarptın!
Andrew'dan özür dileyerek söylüyorum ki Tom Holland gerçek bir Spiderman olmuş.
Bu konuyu hemen geçelim. İlk gün gittiğim için salon tamamen doluydu ve gelenlerin çoğu filme ilgiliydi ve kimse tek bir espriyi bile kaçırmadı. Sinemada bu şekilde izlemenin zevki de apayrı güzel oluyor. Film zaten çok eğlenceliydi.
Filmle ilgili bir diğer sıkıntı çıkaracak durumun Tony Stark'ın çok fazla görünecek olması ve Tom Holland'dan rol çalacağını düşünmem olmuştu. Çünkü fragmanlarda, posterlerde çok RDJ görmüştük. Hiç de öyle değildi. Bu gerçek bir Spiderman filmiydi, Iron Man değil. MCU için güzel bir Spiderman başlangıcı olduğunu söyleyebilirim.
TBR listesinin yarısına sahip olmayan harika bir bookbloggerım! |
Game of Thrones oldukça vaktimi aldığı için başka dizi izleyemedim. O yüzden ağustos ayında okumayı planladığım kitaplara geçelim. Bunu buraya yazıyorum çünkü kendime de söz vermiş gibi olacağım. Hani şöyle düşüneyim 'Açelya bu kitapları yazdın, yorumunu bekleyenler olur, okuman gerek!'
İlk olarak tabii ki Kemikler Şehri'ni bitireceğim. Sonrasında, daha almadım ama eğer almamda bir sorun çıkmazsa, uzun zamandır merak ettiğim Kızıl Kraliçe'yi okumak istiyorum. Kızıl Kraliçe'den sonra küçük bir Zweig maratonu yapacağım. Geçtiğimiz günlerde Olağanüstü Bir Gece'yi aldım.
D&R'da kapağını görüp direkt kasaya koştum. Konusunu eve gidince okudum ve şükürler olsun ki beğendim. Kısa sürede bitireceğimi umuyorum. Sonrasında Satranç geliyor. Artık bence okuma zamanım geldi.
Sonrasında eğer Kemikler Şehri'nin sonu beni çok merak ettirirse Küller Şehri'ni okumayı planlıyorum. Ve Küller Şehri'nden sonra Camlar Şehri'ne geliyor sıra.
Benim planım bu şekilde. Eğer gerçekleştirirsem ağustos ayında altı kitap okumuş olacağım ki bu temmuzdan sonra iyi bir sayı olacak. Bir de Game of Thrones'u bitirebilirsem benim için harika olur.
Okuma planım da bu şekildeydi. Sizler neler okumayı planlıyorsunuz ya da geçtiğimiz ay ne okudunuz yorumlarda benimle paylaşırsanız çok sevinirim. Başka bir yazıda görüşmek üzere!
Merhaba, olaganustu bir gece benim kitapligimda da var, okuyacaklarim arasinda. Sizin aksinize harry potter'i ilk kez okuyorum :) dorduncu kitabi bitirdim. Yakin zamanda okumak istediklerim alice munro - firar, thierry jonquet - tarantula, hermann sudermann - tilsit'e seyahat ve matthew quick - silver linings playbook :)
YanıtlaSilHarry Potter'ın 5. Kitabı kesinlikle favorilerim arasında. Çok kalın bir kitap olduğu için çok fazla ayrıntı barındırıyor ve bazı şeyler çözülmeye bu kitapla başlıyor. Bir sürü sorunuz cevabınızı almış olacaksınız kitabın sonunda, şimdiden iyi okumalar yorum için teşekkür ederim :)
SilHarry Potter kitaplarını her sene okuyorsun demek. Bravo valla. Ben bütün seriyi baştan sona on yıl sonra okumayı planlıyorum. Detayları iyice unuttuktan sonra yeni bir kitap okurmuş gibi okuyacağım. Benim seride en sevdiğim kitap Azkaban Tutsağı çünkü Sirius ve Remus'la tanışıyor, onların hikayelerini öğreniyoruz.
YanıtlaSilAndrew Garfield'ı ben de Örümcek Adam'a çok yakıştırıyordum. Keşke Avengers serisinde onu izleyebilseydik.
Paragrafların arasında boşluk bırakırsan yazı daha rahat okunur. Ufak bir öneri :-)
Ayrıntıları bilerek okumak bana daha eğlenceli geliyor aslında. Her sene yeniden Hogwarts'a dönmek gerçekten güzel hissettiriyor bir de :)
SilAndrew'u Marvel evreninde görmeyi sanırım her şeyden çok isterdim ama Tom Holland da çok kötü durmuyor neyse ki.
Öneri için çook teşekkür ederim :)