Kül Gibi Kar / Sara Raasch Kitap Yorumu

KÜL GİBİ KAR

Özgün Adı: Snow Like Ashes
Yazar: Sara Raasch
Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınları
Goodreads Puanı: 3.96
Sayfa Sayısı: 390
Arka Kapak Yazısı: 
"Kalbi kırık bir genç kız.
Korkusuz bir savaşçı.
Geleceğin kahramanı.
Meira hiç tanımadığı bir dünyayı kurtarabilecek mi?"
***
Herkese yeniden merhaba! Bugün sizlerle bayılarak okuduğum, daha önce neden okumadım diye düşünüp durduğum çok güzel, fantastik bir kitabın yorumunu paylaşacağım. Kitabımız, başlıkta gördüğünüz üzere Kül Gibi Kar; bir üçlemenin ve yepyeni bir dünyanın ilk kitabı.

Kitabımız fantastik bir dünyada geçiyor. Dünya, dört Mevsim ve dört Ritim krallığına ayrılmış durumda. Krallıkların her biri, Kraliyet soyunda kullanılabilen/devam eden bir büyüye sahip. Mevsim Krallıklarından biri olan İlkbahar, Kış'a saldırmış ve onların büyü gücünü devam ettiren, bir şekilde krallığı ayakta tutuyor diyebildiğimiz kolyeyi iki parçaya ayırmış ve Kışlıları, çalışma kamplarında adeta köle olarak kullanıyor, eziyet ediyor. İlkbahar'dan kaçabilen kişilerse yıllar boyunca göçebe olarak yaşayıp, bir şekilde kolyeyi bir araya getirip yeniden topraklarına dönebilmeyi umuyor. 

Ana karakterimiz Meira da bu göçebe gruba dahil. Kış düştüğünde sadece bir bebekti ve bu yüzden de diğerlerinin Kışla ilgili özlediği hiçbir şeyi özleyemiyor ve Kışla bir bağ kuramıyor. Zaten Meira'nın karakter gelişimi de tam olarak bu cümleden yola çıkılarak yazılmış. Kitapla ilgili en sevdiğim ayrıntı buydu ve bundan zaten birkaç paragraf sonra uzun uzun bahsedeceğim; sabırsızlanıyorum bunun için!


Kurgumuz tam da bu noktada, kolyeyi bir araya getirme amacıyla başlıyor. Bir diğer önemli karakterimiz Efendi -William, Kış düşmeden önceki generallerden birisi- kolyeyi bir araya getirmek için çıkılması gereken bir görev hazırlığı içindeyken kitabımız ve bir sürü heyecanlı olay başlıyor.

Öncelikle şunu söylemem gerek kurgu asla ilk otuz sayfadakiyle sınırlı kalmıyor. Kitabı okumaya başladığınızda lütfen bu cümleyi hatırlayın. Çünkü ilk otuz kırk sayfa benim için geçmek bilmedi. Ama sonrasında kurgu, başka yönlere döndüğünde kitabı nasıl bitirdiğinizi anlamayacaksınız. En başta kitabın diline alışmakta çok zorlandım, eminim ki okuyan herkes için böyle olmuştur. Farklı bir anlatımı vardı yazarın. Çoğunlukla kitaplarda geçmiş zaman kipine alışık olduğum için, şimdiki zamanla yazılan kitapları ilk birkaç bölümde okumakta zorlanıyorum ne yazık ki.



Meira'yı ne kadar sevdiğimle başlayalım. Belki okuduğum en iyi kitap karakteri değildi ya da kendime çok fazla benzetmedim ama Meira motivasyonu çok başarılı yazılmış bir karakterdi. Yaptığı şeylerin çoğunda 'Ben bunu asla yapmazdım.' dediysem de yapma amacı mantıklı olduğu için Meira'dan nefret etmedim. Kendisi oldukça harika bir karakter gelişimi geçirdi. Kış'a ait olmadığını hissetmesi yüzünden sürekli Kış'ı tekrar kurmak için bir şeyler yapmak istemesi... Bunlar gerçekten okuması keyifli ve kitap için dönüm noktası denilecek anlardı.

Bir diğer baş karakterimiz ise Mather'dı. O da tıpkı Meira gibi, Kış'tan geriye kalan son kişilerden birisi. Ama onun farklı bir özelliği var: Mather, Kış'ın bir sonraki kralı. Ama ne yazık ki Kış'ın büyü gücü kraliçelerde ve bir kral olarak Mather, bunu kullanamaz. Onun da karakteri bu noktada, Kış için yeterli olmadığını düşünmekle geçiyor. Mather'ı sevip sevmediğime karar veremedim açıkçası. Kitabın ilk dönüm noktasına kadar iyiydi hoştu, ama sonra yeni bir karakter geliyor ki Mather'ı umursamamak oldukça kolaylaşıyor. O karakter tabii ki Prens Theron!

Kendisini kitaba ilk dahil olduğu andan itibaren çok sevdim. Bana tam olarak Beni Seç'ten Maxon'ı hatırlatıyordu. Oldukça naif görünse de gerektiği anlarda olması gereken prens gibi düşünmesi, hareket etmesi bana kendisini daha çok sevdirdi. 


Evet, gelelim kitapla ilgili genel yorumuma. Anlaşıldığı üzere kitaba ba-yıl-dım! Uzun zamandır aradığım tarzda bir kitaptı. Oldukça farklı bir dünya vardı ve bu dünyayla ilgili kurgu şükürler olsun ki mahvedilmemişti.


Yukarıda dediğim gibi yazarın dili sebebiyle içine girilmesi zor kitaptı. Ancak bunu aştığınız anda sayfaların nasıl ilerlediğini anlamayacağınızdan eminim. Çünkü kurgu cidden kaliteliydi. Dünyayı anladıktan, işleyişi kafanızda kurduktan sonra  Kraliçelerin/Kralların nasıl stratejiler uygulayabileceğini birkaç sayfa önceden düşünmeye başlıyorsunuz, bazen kafanızda kurduğunuz gerçekleşiyor bazen sağlam bir ters köşeye yatırıyor sizi yazar, kitabın zevki de tam bu anda çıkıyor zaten.

Kül Gibi Kar, kitaplıklarımızdaki çoğu genç yetişkin kitabı gibi değildi bence. Karakterlerin kendini bulma ve eve dönüş yolculuğu güzel mesajlar çıkarılabilecek, kitabın fantastik tarafı olmasına rağmen gerçeklikle bir bağlantısı olduğunu gösteren kısımlardı. Zaten fantastik kitaplarda en sevdiğim şeylerden birisi bu: okuyucunun yaşamıyla ilgili bir şeyler bulabilmesi. Sara Raasch, karakterlerin insan olmadığını unutmadığını da burada gösteriyor. Güçsüz oldukları, kararsız kaldıkları, yanlış kararlar aldıkları anları ve bunu fark etmeleri okunması zevkli bölümlerden bazılarıydı. 



Ancak kitaba Goodreads'te beş üzerinden dört yıldız verdim. Aslında bir yıldız kırılacak kadar büyük bir nedenim yok; 4.5'tan 4 gibi düşünebiliriz. Bunun nedeni de kitaba girmemin biraz zor olmasından kaynaklıydı. Bu yukarıda bahsettiğim, kullanılan zamanla alakalı değil. Bazı bölümlerde konuşmadan ziyade tamamen Meira'nın kafasının içindeydik. Bazı bölümler için bu gerekliydi, evet ama bazı bölümlerde de 'Konuşun biraz!' diye içimden söylendim. Bunun ikinci kitapta böyle olmayacağını düşünüyorum çünkü dünyayı tamamen anladık, işleyişi biliyoruz, kurgu kitabın başındakinden çok farklı bir yerde artık ve bazı şeyler netlik kazandı. Bu yüzden dialogların ilk kitaba göre daha fazla olacağına inanıyorum. Sevgili Sara, umarım beni hayal kırıklığına uğratmazsın.

İkinci kitap olan Ateş Gibi Buz'u okumak için sabırsızlanıyorum. Spoiler almamak için yorumlara fazla bakmamaya çalışıyorum. Ama Goodreads'te gördüğüm kadarıyla yazar kitabın sonunda fazlasıyla şaşırtıcı bir şey yapıyor. Ve anladığım kadarıyla Theron'la ilgili hoşuma gitmeyecek şeyler olacak. Eğer öyleyse kitabı okumak istemiyorum. Büyük ihtimalle Ateş Gibi Buz, kelimenin tam anlamıyla bir üçlemenin ikinci kitabı olarak okuyucusunu delirtecek. Bütün ikinci kitaplar böyle değil mi zaten?

Eğer fantastik kitapları seviyor, yeni dünyalar keşfetmek ve Meira ile güzel, üç kitaplık bir yolculuğa çıkmak istiyorsanız kesinlikle bu seriye göz atın. Sonuna kadar okuduğunuz için çok teşekkür ederim, umarım yorumumu beğenmişsinizdir ve sizi kitabı almak teşvik edebilmişimdir :). 

Kitabı okuduysanız lütfen benimle yorumlarınızı paylaşın. Başka bir yazıda görüşmek üzere!
Puanım: 4/5!

Yorumlar

  1. Prens Theron okurların gerçekten hoşuna gitmeyecek bir şey yapıyor maalesef. Fakat Meira kendine iyi bir arkadaş ediniyor. (Yaz Kralının kardeşi Prenses Ceridwen.)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dikenler ve Güller Sarayı & Sis ve Öfke Sarayı / Sarah J. Maas Kitap Yorumum

Gümüş Alevler Sarayı | Sarah J. Maas Kitap Yorumum

1984 / George Orwell Kitap Yorumum + Çokça Alıntı