Nisan 2020 | Okuduklarım, İzlediklerim
Herkese yeniden merhaba! Sanki yıllar sürmüş gibi gelen bir mart ayından sonra, sanki bir hafta süren bir nisan ayını geride bıraktık. Nisan size de çok hızlı geçmiş gibi gelmedi mi? Belki de evde olmaya ve bu yeni karantina düzenini alıştığımız, kendimize bir rutin oluşturabildiğimiz içindir.
Nisan ayı benim için tek bir kelimeyle özetlenebilir: ödev! Hocalarımız önlenemez bir şekilde sürekli ödev veriyorlar. Artık hangi ders için hangi ödevi hazırlayacağım, teslim tarihleri, hangileri grup hangileri bireysel ödevdi falan birbirine girdi. Gerçekten her gün bilgisayar başına oturup ödevler için bir şeyler yapıyorum ve kelimenin tam anlamıyla bıktım. Vize ödevlerim 8 mayıs itibariyle bitecek ve ondan sonra da final ödevleri başlayacak... Tam derin bir nefes alayım rahatlayayım derken yeni bir ödev çıkıyor ortaya kısacası.
Yine de bu ödev yoğunluğuna rağmen, neredeyse yıllardır göremediğim bir okuma sayısına ulaştım. Uzun zamandır bir ayda 7 kitap okumamıştım. Ne kadar iyi hissettirdiğini tahmin edemezsiniz. Mayıs ayında da umarım bu sayı yine böyle olur.
Bu ay ilk olarak Ölümcül Oyuncaklar serisinin ilk üç kitabını okudum. Aya çok iyi bir başlangıçtı doğrusu. Oldukça akıcı, elimden bırakamadığım ve iki hafta gibi bir sürede bitirdiğim bir seri oldu. Gayet beğendim. Bence güzel bir seriydi. Devamını ve Cassandra Clare'ın yazdığı diğer serileri okumak için sabırsızlanıyorum. Detaylı bir yorum hazırlamıştım, tıklayıp okuyabilirsiniz.
Ölümcül Oyuncaklar'dan sonra kitaplığımı düzenlerken Tersyüz'ü gördüm ve tekrar okudum. Çok seviyorum. Harika bir kitap. Okuduğum en ilham verici kitaplardan birisi. Fern, Ambrose ve özellikle Bailey harika karakterler. Hepsini çok seviyorum. Unuttuğum bir sürü detay varmış. İyi ki tekrar okumuşum. Bana yine aynı duyguları, aynı üzüntüyü, aynı sevinci yaşattı. Çok çok çok seviyorum bu kitabı. Hala okumadıysanız mutlaka okuyun. Bir sürü alıntı eklediğim yazıyı da incelemeyi unutmayın!
Tersyüz'den sonra ise biraz eskiye döndüğüm için yeni bir şeyler yerine önceden okuduğum bir seriye gitti aklım. Eğer Yaşarsam ve Sen Gittiğinde'yi okudum. Bu iki kitap da benim Tersyüz gibi favorilerimdendi. Zaten aynı zamanlarda okumuştum. Eğer Yaşarsam değil de Sen Gittiğinde daha çok etkiledi beni bu sefer. Ayrılığı, yalnızlığı, anksiyeteyi çok başarılı anlatıyordu. İki kitap arasında yazarın geliştiğini görmek mümkün. Henüz bir yazı yayınlamadım ama tıpkı Tersyüz gibi bu iki kitaptan en sevdiğim alıntıları mutlaka paylaşacağım. Oldukça ince ve akıcı kitaplar mutlaka bir şans vermelisiniz.
Bu ayı harika bir kitapla kapattım: Evelyn Hugo'nun Yedi Kocası! Ne diyebilirim ki... Müthiş bir kitaptı. Yazarın harika bir üslubu vardı. Okuduğum konudan bağımsız en akıcı üsluptu. Kitabı elinize aldığınızda nasıl bitirdiğinizi anlamayacaksınız. Ba-yıl-dım! Kesinlikle herkese öneriyorum. Bence beğenmeyecek çok az kişi vardır. Goodreads puanı oldukça yüksek ve kötü yorum görmek çok zor. Oldukça şaşıracağınız ve beğeneceğiniz bir kitap olacaktır. Detaylı yorumum ve alıntılar için tıklayabilirsiniz.
Bu ay muhtemelen bu kadar okuduğum ve ödevlerle boğuştuğum için çok fazla dizi film izleyemedim.
Öncelikle Netflix'te The Circle Brazil ve France'ı izledim. Bunlar hakkında da söyleyecek çok fazla şeyim var. The Circle benim Netflix'te en sevdiğim yarışmalardan birisi. Yarışmacıların birbirleriyle yalnızca oluşturdukları profiller aracılığıyla iletişim kurabildikleri bu yarışmada tek amaç en popüler olabilmek. Yani bu amaç uğruna kendiniz hakkında yalan söyleyebilir, hatta sahte bir profil bile oluşturabilirsiniz. İlk olarak Amerika versiyonunu izlemiştim. Çok keyifliydi ve birkaç günde bitirmiştim. Ancak yarışmacıların çok dost odaklı olmalarından, strateji ve kaosun azlığından dolayı aslında pek de istediğimi alamamıştım. Brezilya versiyonu ise kaos yönünü nispeten doldurabilmişti. Yarışmacıların hepsi çok renkli çok yüksek karakterlerdi. Bu yüzden izlemesi biraz yorucuydu. Yer yer sıkıldığımı hatırlıyorum. Ama Fransa versiyonu muazzamdı. Aradığım her şey vardı içinde. Arkadaşlık, aşk, kaos, strateji, çok akıllı yarışmacılar... Hemen bitirmemek için bir aya yayarak izledim, o kadar sevdim yani. Tek sorun benim tuttuğum iki yarışmacının da kazanamamasıydı. Ayrıca finalinin en eğlenceli olduğu ülke de Fransa'ydı. Kısacası karantina günlerinde eğlenmek için harika bir yarışma programı. Mutlaka bir göz atın derim.
Ayrıca bu ay sanırım herkes gibi ben de Aşk101'i izledim. Kesinlikle harika bir dizi değil, değiştirmek istediğim çok fazla yer var ama izlediğim en akıcı dizilerde ilk beşi zorlar. Belki
bölümleri kısa diye belki de çok ağır olmadığı için. Klasik bir Türk lise dizisinden farklıydı. Konu yabancı lise dizilerini andırıyor. Senaryo çok yüzeyseldi. Bölümleri biraz daha uzatıp karakterlere derinlik katılabilirdi. Hikaye güzeldi ama altının doldurulması gerekiyordu. İkinci sezon için umutluyum. Karakterlerin yıllar sonraki hallerini göreceğimiz için çok heyecanlıyım. İkinci sezon onayını aldı mı ya da çekimleri yapıldı mı bilmiyorum. Ama eğer henüz çekilmediyse umarım eleştirileri dikkate alıp daha altı dolu bir senaryo yaparlar. Çünkü oyunculuklar çok güzeldi, karakterler özgün sayılırdı ve dizi çok beğenildi. İlkinden daha iyi bir sezon izlemeyi kesinlikle hak ettiğimizi düşünüyorum.
Nisan ayı benim için bu şekilde geçti. Bol bol okuduğum, bilgisayar başında saatler geçirdiğim, arkadaşlarımı ve Kordon'u özlediğim bir aydı. Umarım Mayıs güzel haberler alacağımız bir ay olur. Başka bir yazıda görüşmek üzere :)
Yorumlar
Yorum Gönder