Gecenin Gölgesi / Deborah Harkness Kitap Yorumum

GECENİN GÖLGESİ
Özgün Adı: Shadow of Night
Yazar: Deborah Harkness
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Goodreads Puanı: 4.01
Sayfa Sayısı: 670
Arka Kapak Yazısı:
"Her şey Cadıların Keşfi'yle başladı... Güçlü bir cadı ailesinden gelen tarihçi Diana Bishop ile vampir Matthew Clairmont, canlıları birbirinde ayıran doğa yasalarını bozmuştur. Dianan, Bodleian Kütüphanesi'nde gizemli bir el yazması keşfettikten sonra Matthew'la kaderlerini birbirine bağlayan olaylar zincirini tetiklediği için cadı, iblis, vampir ve insanların bir arada yaşamasını sağlayan hassas bağ tehdit altına girmiştir.
Güvenli bir yer arayan Diana ve Matthew zamanda geri giderek 1590 Londra'sına yolculuk ederler. Ancak kısa süre içinde geçmişin aslında güvenli bir sığınak olmadığını anlarlar. Bir şair ve Kraliçe'nin casusu olarak eski kimliğine geri dönen vampir, Gece Okulu adındaki, radikal grupla tekrar bir araya gelir. Aralarında oyun yazarı Christopher Marlowe ve matematikçi Thomas Harriot'ın da olduğu bu toplulukta kural tanımaz iblisler ve dönemin yaratıcı zihinleri vardır. Matthew ile Diana, Ashmole 782 el yazmasını ve genç kadına olağanüstü güçlerini nasıl kontrol edeceğini öğretecek olan cadıyı bulmak için birlikte Tudor Londra'sının altını üstüne getireceklerdir.
***
Herkese yeniden merhaba! Bugün sizlerle, Ruhlar üçlemesinin ikinci kitabı olan Gecenin Gölgesi yorumumu paylaşacağım.
Cadıların Keşfi yorumumda bahsettiğim gibi ( yorum için bir tık ) Ruhlar üçlemesi benim en sevdiğim serilerden biri. Detaylı anlatımı, tarihle bağlantılı olması ve harika kurgusuyla bu seri gerçekten harika. Cadıların Keşfi'yle beraber diğer kitaplar için harika bir beklenti içine girdim. İlk kitabı bu kadar harikaysa diğer kitaplar mükemmel olmalıydı. Hatta daha ilk kitaptan final kitabının ne kadar efsanevi olacağını düşünmeye bile başlamıştım.
Konuya ve yorumuma geçmeden önce ilk kitabı okumayanlar için küçük spoilerlar olabilir. Ama yine de merak etmeyin asla kitabın kilit noktalarıyla ilgili spoiler vermem; kitapla ilgili hiçbir şeyin bozulmasını istemiyorum.
Cadıların Keşfi'nde ana karakterlerimiz Diana ve Matthew'u zaman yürüyüşü yaparlarken bırakmıştık. Ashmole el yazmasını aramak ve Diana'nın büyü gücünü kullanabilmesini öğrenmek için 1590 Londrası'na gidiyorlar. Burada Matthew'un eski arkadaşlarıyla tanışıyorlar, de Clermont ailesi hakkında daha çok şey öğreniyorlar -de Clermont'lar hakkında daha söylemek istediğim çok şey var, o konuya da geleceğim- dönemin Kral ve Kraliçeleriyle tanışıyorlar ve belki de en önemlisi Diana kendi büyü gücüyle ilgili büyük gerçekleri öğreniyor.
Diana, 1590 Londra'sındaki bir kadın gibi yaşamaya çalışıyor. Matthew, yeniden eskiye dönmenin ve kaybettiği insanları yeniden görmenin getirdiği garip duygularla boğuşuyor.
Olaylar en genel hatlarıyla bu şekilde. Kitap genel olarak 5 kısımdan oluşuyor. Ve her bölümde apayrı karakterlerle tanışıyoruz. Önce bu karakter yoğunluğu beni korkuttu çünkü bu kadar çok karakteri tanıyıp, bu kadar sayfa içinde kimin kim olduğunu aklımda tutamayacağımı düşündüm. Ama bu konuda küçük bir yardımcınız var. Kitabın sonunda her kısımda karşımıza çıkan yeni karakterlerin isimleri ve kim olduklarına dair küçük notların bulunduğu bir bölüm var.
Gecenin Gölgesi'nin anlatımı Cadıların Keşfi'ne göre çok daha ağır. Karakterlere ve konuya bayılmama rağmen bu sefer ben de okurken bazı yerlerde zorlandım. Bunun sebebi, tarihi olayların ve kişilerin bu kitapta daha baskın olmasıydı. Ama yine de bu ağır anlatım sizi sıkmıyor -eğer bu tarz okumaya alışkınsanız, diğer türlü biraz sıkılabileceğinizi düşünüyorum-.
Diana'ya, tıpkı ilk kitaptaki gibi bayıldım! Okuduğum -açık ara farkla- en harika kadın karakter. Oldukça mantıklı, kendine güvenen ve güçlü bir karakter. Yaptığı her şeyin mantıklı bir açıklaması var ve kendisine saçma gelen hiçbir şeyi yapmıyor diyebilirim. Tek sinir olduğum nokta, bütün kitap boyunca -ilk kitapta dahil- dünyanın en mantıklı karakteri olmuşken neden kitabın sonunda dünyalar saçması bir şey yaptı? Neden, Diana? Spoiler olmaması adına ne bu olayı yaşadığı karakteri söylüyorum ne de olayla ilgili bilgi veriyorum. Yoksa bu konu hakkında sayfalarca şey yazabilirim.
Matthew ise tıpkı ilk kitaptaki gibi harikaydı! Okuduğum en harika erkek karakterlerden. Vampir olmanın ve yüzyıllardır yaşamanın getirdiği bütün duyguları yaşıyor ve Deborah bu duyguların hepsini okuyucuya çok güzel bir şekilde aktarıyor.
Diana ve Matthew dışında dediğim gibi bir sürü yeni karakterimiz var. Benim bunlar içinde en sevdiğim karakter Matthew'un yeğeni Gallowglass! Ya bu kadar ponçik bir vampir olamaz. O kadar harikaydı ki! (Sevdiğim karakterler hakkında hiçbir şey söyleyemiyor olmak da kötü tabii, buraya sürekli çok harika yazacağım sanırım.) Gallowglass, Gecenin Gölgesi'nde bana göre önemli karakterlerden biriydi. Ve umuyorum ki üçüncü kitapta da bayağı bir yer kaplar çünkü Gallowglass'ı okumayı çok fazla istiyorum.
Bir diğer çok sevdiğim karakter ise Philippe de Clermont! Philippe, Ysabeau'nun kocası ve de Clermont ailesinin başı. Diana ve Matthew 1590 Londra'sına geldikleri zaman Philippe'in onları çağırması üzerine Fransa'ya giderler. İşte Philippe de Clermont sevgim buradan sonra başlıyor. Bir yerden sonra Diana ile olan iletişimi, Matthew'a karşı olan duruşu. İnsandaki de Clermont sevgisini arttırıyor. Philippe'le ilgili bir diğer harika şey ise Ysabeau ile olan aşkları. Birbirlerine olayları haber verebilmek için -biri uzakta diğeri Fransa'dayken- kitap sırtlarına notlar sıkıştırmaları dünyanın en harika şeyi değil de ne? Daha harika olan şey şu; Ysabeau'ya geçmişten bir not göndermesi. Çıldırdığımı hatırlıyorum.
Ah Marcus'tan bahsetmeden olmaz! Marcus, Matthew'un oğlu. Zaten birinci kitabı okuyanlar ne kadar harika bir karakter olduğunu bilir. Gecenin Gölgesi'nde sadece bir bölümde gönlümün efendisi oluveriyor! Bir olaylar sonucu -amaç tamamen spoiler vermemek- Phoebe ile tanışıyorlar. Marcus'un Phoebe'ye olan tavrı... O kadar harikaydı ki. O bölümden hemen sonra küçük bir araştırmayla Phoebe'nin ve Marcus'un üçüncü kitapta olduğunu öğrendim. Umarım dünyalar tatlısı sahneleri vardır. Çünkü tıpkı Gallowglass'a olan hislerim gibi Phoebe ve Marcus'la ilgili de bir şeyler okumaya ihtiyacım var!
Bu kitapla birlikte sevmeye başladığım karakterler ve düşüncelerim bunlar. Şimdi, yorumuma geçeyim, bunun için aşırı derecede heyecanlıyım!
Kitap, harikaydı. Deborah Harkness'in anlatımına zaten ilk kitaptan bayılmıştım. Fantastik bir kitapla ilgili beklediğiniz her şey var. İkinci kitapta tam olması gerektiği gibiydi. Büyük beklentiyle başladığım Gecenin Gölgesi beklentimi karşılamakla kalmadı, üçüncü kitapla ilgili beklentimi daha da yükseltti.
Normalde okuduğum çoğu serinin final öncesi kitapları aşırı derecede ucu açık biter ve bir an önce almak isterim. Gecenin Gölgesi ucu açık bitmedi. Ama üçüncü kitap olan Hayat Kitabı, kendini aşırı derecede merak ettiriyor.
Final kitabında neler olacağı ile ilgili hiçbir fikrim yok. Yani tahminlerim var ama bu olay akışıyla ilgili değil de en sonuyla ilgili. Normalde karakterlerin ölmesini sevmem, sevdiğim karakterlere bir şey olursa aşırı derecede üzülürüm ama Ruhlar üçlemesinin final kitabında bazı karakterlerin öleceğini düşünüyorum. Hiçbir şekilde spoiler alamadım. Tumblra baktım, okuyucu yorumlarını okudum ama hiçbiri spoiler vermemiş. Kendimi tutup Hayat Kitabı'nın sonunda ne olacağını okuyarak öğrenmek zorunda kalacağım sanırım.
Gecenin Gölgesi, bu şekildeydi. Harikaydı, mükemmeldi, bayıldım. Bir sonraki kitap için sabırsızlanıyorum. En kısa sürede alacağım ve alır almaz okuyup bitireceğim sanırım bu merakla. Karakterleri ve kurgusuyla benim çok sevdiğim bir seri, eğer ağır anlatımlı kitaplar okumaya alışkınsanız ve fazla detay sizi sıkmayacaksa bu üçlemeye bir göz atın derim. Ama eğer detaylı ve ağır anlatımın sizi sıkacağını düşünüyorsanız ön okumalara falan bakıp o şekilde karar vermenizi öneririm.
Ruhlar üçlemesinin herhangi bir kitabını okuduysanız da benimle iletişime geçin çünkü bu seriyle ilgili birileriyle konuşmaya ihtiyacım var!
Puanım: 5/5!

Yorumlar

  1. Matthew in Marcus adında oğlumu var ?? Anlamadım ben ama şey liseli veya üniversiteli degilmi daha kitabı alacaktım da merak ettim ben

    YanıtlaSil
  2. Şey demek istediğim matthew evli mı kaç yaşında ?

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dikenler ve Güller Sarayı & Sis ve Öfke Sarayı / Sarah J. Maas Kitap Yorumum

Gümüş Alevler Sarayı | Sarah J. Maas Kitap Yorumum

1984 / George Orwell Kitap Yorumum + Çokça Alıntı