A Discovery of Witches | Dizi Yorumu


Herkese yeniden merhaba! Bugün, izlemek için ve sonrasında blogda yorumumu paylaşmak için sabırsızlandığım A Discovery of Witches dizisinin, serinin en büyük hayranlarından biri olarak incelemesini paylaşacağım.

Sanırım blogda binlerce kez söylediğim gibi, Ruhlar Üçlemesi, şu ana kadarki en favori serilerimden birisi. Seriyi baştan sona iki kez bitirmiş olsam da, kitaplarını ara ara seriden bağımsız olarak okudum. Favori bölümlerimi ise canım sıkıldıkça kaç kez okuduğumu bilmiyorum. Tam da bu yüzden kendimi Deborah Harkness'tan sonra diziyi eleştirebilecek kadar yetkili görüyorum :) Ayrıca yazının en sonuna, serinin blogdaki yorumlarının linklerini de bırakacağım, onlara da göz atmayı unutmayın :)

Serinin dizi olacağını duyduğumda çok heyecanlanmıştım. Ama bir yandan da küçük bir korku vardı tabii saçmalamaları ihtimaline karşı. Çünkü hepimiz kitap adaptasyonlarının nasıl sonuçlandığını biliyoruz. Neyse ki dizinin oyuncuları açıklanmaya başladıkça bu korkum azaldı. Çünkü neredeyse herkes kitabı okurken hayal ettiğim gibiydi. Özellikle Teresa Palmer beni çok sevindirmişti! Matthew Goode hakkında bir bilgim yoktu ve kendime üzülme şansı tanımadım çünkü Teresa gibi iyi bir seçim yaptıklarına göre Matthew kötü olamazdı. Ama beni asıl sevindiren Peter Knox'u oynayan Owen Teale olmuştu. Hayallerimdeki Knox gerçekten oydu.

Dizi, eğer yanlış hatırlamıyorsam eylül sonunda yayınlanmaya başladı. Ve üzülerek söylüyorum ki bana harika bir başlangıç yapmış gibi hissettirmedi. Bir kere sanki izleyicinin zaten kitabı okuduğunu varsaymışlardı. Tamam ben kitabı okudum ve her şeyi biliyorum ama bu diziyi izleyen, henüz kitabı okumamış bir kitle de var; neden onları göz ardı etsinler ki? O yüzden de özellikle Ashmole'un yerinin ve öneminin üstün körü geçilmesi bence çok can sıkıcıydı.

Dizinin bence en önemli eksisi Diana ve Matthew'un ilişkisinin çabucak geçilmesiydi. İlk sezon ve ilk kitap için sekiz bölüm ayırdıkları için bunu anlayabilirim ama bunu en azından on bölüm yapıp ilişkilerini daha güzel anlatabilirdiniz. Biliyorum, kitapta da o kadar ağır giden bir ilişkileri yok. Birbirlerine direkt aşık oluyorlar ama bunu kitapta ana kurgunun içine o kadar güzel yedirmişlerdi ki hızlı gidiyormuş gibi hissetmiyordunuz. Sonuna kadar kitabı savunacağım!

Oyunculara gelmek istiyorum çünkü asıl canımı sıkan şey burada. Teresa Palmer için ne kadar sevindiğimi söylemiştim. Ama üzülerek söylüyorum ki hayal kırıklığına uğradım. Bence kesinlikle bir Diana Bishop değildi. Yani bazı anlarda, özellikle Matthew'la ilk tanıştıkları anlarda ben Teresa'nın bize bakışlarıyla ne hissettirmek istediğini anlamadım. Çünkü öyle bir bakış olamaz. Nasıl tarif etmem gerektiğini bilmiyorum ama bence diziyi izleyenler ne demek istediğimi anlamıştır. Diana benim en sevdiğim kadın karakterlerden birisi çünkü ilerleyen kitaplarda hem karakter gelişimi harika hem de zayıf ya da erkeğe bağlı olmayan, olmayı reddeden sayılı kadın karakterlerden birisi. Nasıl olur da onu sevmem? Daha ilk sezon ve ilk kitap olduğunun farkındayım ama Teresa'nın Diana'sının bu karakter gelişimini bize yansıtabileceğini düşünmüyorum. Oyunculuğunu yargılamak da bana kaldı çünkü!

Matthew Goode'a gelecek olursam. Bence Matthew de Clermont olabilmişti. Onun hakkında söyleyecek fazla bir şeyim yok. Güzel oynadı ama işte bence onun karakterlerinin tam olarak oturmaması  da senaryo yüzündendi. Nerede o aşırı koruyucu ama aslında aşık Matthew de Clermont?

Bence dizinin oyuncu açısından sürprizlerinden birisi Baldwin'i oynayan Trystan Gravelle'di. Tam olarak Baldwin'di diyebilirim. Hem karakteri güzel yazılmış hem de oyuncusu çok başarılıydı.

Bir diğer şaşırtıcı oyuncu ise Miriam'ı oynayan Aiysha Hart'dı. Zaten aşırı İngiliz aksanıyla ve her bölüm sürdükleri mükemmel kuyruklu eyelinerıyla ona bayılmasam olmazdı. Karakteri güzel yazılmış şanslılardandı o da. Hafif sarkastik tavırlarına kitabı okurken zaten bayılıyordum. Ayrıca çoğu sahnedeki ekürisi Marcus'un da hakkını yememeliyim. Oyuncu seçimi beni pek memnun etmese de çünkü en az Matthew'la yaşıt görünen birini bekliyordum, gerçekten küçük kardeşi ve hatta çocuğu gibi gözüken birini değil. Ama kitaptaki kadar ağırlığı olan karakterlerden birisi değildi ne yazık ki. Dediğim gibi Marcus'u çoğunlukla Miriam'ın yanında gördük ve biraz silik bir karakter olarak yazılmıştı.

Son sürpriz karakter ise Satu'yu oynayan Malin Buska idi. Dizinin kadın karakterler içinde en iyi stile sahip olanı oydu hiç kuşkusuz. Satu'yu hiç öyle güzel kıyafetler içinde hayal etmemiştim. Oynayan oyuncu da çok başarılıydı. Özellikle sezonun sonuna doğru düştüğü durum karşısındaki o yıkılmışlığı bayağı başarılı bir şekilde hissettirdi.

İkinci ve üçüncü sezon onaylarını aldıklarını sezon finali olan sekizinci bölüm yayınlanmadan hemen önce Instagram hesaplarından duyurdular. Ancak Teresa Palmer'ın hamileliğinden dolayı çekimler geçicekmiş. Bu da demek oluyor ki sezonları biz de geç izleyeceğiz, ne yazık ki. Açıkçası diziye aşık olmasam da ikinci kitabı nasıl aktaracaklarını merak ettiğim için elbette izleyeceğim. Umarım sonraki sezonların bölüm sayılarını arttırılar. Ama ikinci kitap için buna gerek yok çünkü biliyorsunuz o kitabı pek de sevmiyorum, uzun uzadıya anlatmalarını tercih etmem.

İkinci sezon için en heyecan duyduğum şey elbette Gallowglass. Çünkü kendisi en sevdiğim karakter. En az Baldwin'in seçimi kadar başarılı bir oyuncu seçimi diliyorum çünkü eğer onu hem görünüş hem karakter olarak hayallerimdeki gibi yansıtmazlarsa kalbim çok kırılacak.

A Discovery of Witches dizisini elbette önerebilirim; hem kitabı okuyanlara hem okumayanlara. Çünkü kabul etmeliyim ki başarılı bir iş olmuş; grafiklere ne kadar bayılmasam da. Bol bol İngiliz aksanı duymak ve iki bölüm kadar Oxford'un muhteşemliği için bile izleyebilirsiniz. Ben ikinci sezonu -kim bilir ne zaman yayınlanacak ama- yorumlamak için de buradayım. Çünkü dediğim gibi bu seriyi eleştirme hakkını kendimde buluyorum.

Diziyi izlediyseniz lütfen yorumlarda biraz konuşalım. Başka bir yazıda görüşmek üzere!


Yorumlar

  1. Herkese merhaba, ben aranızda çok yeniyim...sayfamı ziyaret edip takipçim olarak ve yorumlarınızla beni desteklerseniz çok mutlu olurum....herkese kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum....

    YanıtlaSil
  2. Blogunuzu zaman zaman ziyaret ediyorum. Çok güzel çalışmalarınız var. Başarılarınızın devamını dilerim. Benim de daha dört aylık bir blogum var, bu konuda çok bilgi sahibi değilim. Benim blogumu da zaman zaman ziyaret etmek ve yorum yapmak suretiyle desteklemenizi bekliyorum. Herkese iyi çalışmalar dilerim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dikenler ve Güller Sarayı & Sis ve Öfke Sarayı / Sarah J. Maas Kitap Yorumum

Gümüş Alevler Sarayı | Sarah J. Maas Kitap Yorumum

1984 / George Orwell Kitap Yorumum + Çokça Alıntı