Rüzgarın Adı / Patrick Rothfuss Kitap Yorumum (Kralkatili Güncesi #1)


Herkese yeniden merhaba! Bugün 2019'da okuduğum en güzel kitaplardan birisinin yorumunu yazıyorum. Konumuz Rüzgarın Adı.

Rüzgarın Adı, fantastik kitaplar okumayı seven herkesin bildiğinden emin olduğum bir kitap ve seri. Bu seriyi, raflardaki oldukça büyük görüntüsüyle hatırlıyor olabilirsiniz. Çünkü ilk kitap Rüzgarın Adı, 736 sayfa ve normal kitap boyutundan daha uzun. İkinci kitap ise, bin küsür sayfa. Bu yüzden de çoğu okuru ebatıyla korkutan bir seri. Ben de bu korkan kısma dahildim. Zaten kitabı yıllardır biliyor ve merak ediyor olmama rağmen almama sebebim de buydu. Çünkü kendimi biliyorum, bu kadar uzun kitaplar beni genellikle reading slumpa sokar. Ama son kitap fuarında, stant görevlisi baktığım başka kitapları görünce Rüzgarın Adı'nı getirip 'Onlara niye bakıyorsun, kesinlikle bunu okumalısın.' demişti. Üzerine biraz sohbet ettiğimizde de beklentim çok yüksek bir şekilde Rüzgarın Adı'nı eve götürmüştüm.

Rüzgarın Adı'nı Madam Bovary gibi beni oldukça yoran bir kitaptan sonra okumak çok mantıklı bir karar değildi belki ama şu an eski okuma hızıma dönebilmiş olmamı sağlayan da bu. Rüzgarın Adı'nı iki buçuk hafta gibi bir sürede okudum. Çok hızlı değil ama tam olarak her şeyin keyfine vararak okuyabildiğim için sorun etmiyorum.

Konuya gelirsek, kitap bize Kvothe'un hikayesini anlatıyor. Kvothe'un çocukluğunu, Üniversite'de yaşadıklarını, maceralarını okuyoruz. Tabii yaratılan dünyayı, Sempati'yi, düşmanları, zaman boyunca anlatılan hikayeleri, efsaneleri ve daha birçok şeyi öğreniyoruz. Kitap konu bakımından oldukça zengindi anlayacağınız.

Şu ana kadar bir sürü fantastik kategorisine giren kitap okudum ama oldukça rahat bir şekilde Rüzgarın Adı'nın en iyisi olduğunu söyleyebilirim.

Biraz düşüncelerimden bahsedecek olursam: Konunun, işlenişin, Kvothe'un başına gelenlerin süper bir özgünlükte olduğunu düşünmüyorum. Seri bana aşırı derecede Yerdeniz'i hatırlattı okurken. Rüzgarın Adı'ndaki isimlendirme, Yerdeniz'deki ana gücü oluşturuyordu. En büyük benzerlikleri buydu. Onun dışında karakterleri de bazı noktalarda benzettim. Ama tabii ki Kvothe'un okuduğum en zeki karakterlerden birisi oluşu, büyük bir farklılık yaratıyordu.

Peki kitaba neden aşık oldum? Bunun ilk sebebi kesinlikle yazarın harika üslubuydu. 736 sayfalık kocaman bir kitap elimdeki ama hiç abartmıyorum nasıl bittiğini anlamadım. Hem yazarın üslubu hem de olayların oldukça akıllıca kurgulanması, kitabı harika hale getiriyor.  İkinci sebebim de olay akışını çok sevmem. Kitabı okurken bir noktada 'Evet, her şey iyi hoş ama dümdüz kitap okuyorum, diğer her kitaptan ayrı bir yere koyacağım bir şey yok.' dedim ve yaklaşık bir, bir buçuk bölüm sonra olayların seyri değişti. Yazar, okuyucunun hangi noktada sıkılacağını ve bir farklılık arayacağını bilip ona göre yeni maceralar, yeni soru işaretleri çıkarttı ortaya. Bu da 736 sayfanın su gibi akıp gitmesini sağladı. Aslında kitabın düz bir çizgide ilerlemesi, karakterlerin ordan oraya sürekli bir macera içinde olmaması da bence Rüzgarın Adı'nı başka bir yere koyuyordu. Epik fantastik bir üçlemenin ilk kitabı olarak karakterin maceralarından ziyade yaratılan dünyayı neredeyse bütün hatlarıyla anlatması daha çok hoşuma gitti.

Kitabı bir diğer çok sevme sebebim de duyguları harika bir şekilde anlatmasıydı. Kvothe'un üzüntüsünü, çaresizliğini, heyecanını, kendini kanıtlama isteğini, aşkını... Kısacası hissettiği her şeyi okurken ben de hissettim. Ve bu da kitaba da karaktere de bağlanmamı sağladı. Bu kısımlardan da bir sürü yerin altını çizip, post it yapıştırdım.

Rüzgarın Adı'nın akılda binlerce cevapsız soru bırakan bir kitap olduğunu zaten biliyordum. Ama okuduğum yorumlar ikinci kitap Bilge Adamın Korkusu ile beraber cevapsız soruların daha da çok arttığını söylüyor. Bu da beni 'ikinci kitabı okumak için üçüncü kitabın çıkmasını mı beklesem' diye düşündürtüyor. Ama elimizde üçüncü kitabın çıkışıyla ilgili en ufak bir ipucu bulunmadığı için Bilge Adamın Korkusu'nu hemen sipariş etmek istiyorum. Benim için zor bir karar olacak. Aslında daha şimdiden Kvothe'u özlediğimi itiraf etmeliyim.

Rüzgarın Adı benim hem 2019 favorilerime hem de tüm zamanlar favorilerime giren bir kitap oldu. Fantastik seven her okuyucuya önereceğim ilk kitap olacak diyebilirim. Harika bir üslup, okuyabileceğiniz en akıllı karakterlerden birisi ve yepyeni bir dünya... Çok seveceğinizden eminim.

Çok beğendiğim kitapları anlatmakta her zaman çok zorlanmışımdır. Bu yazıyı hazırlamak da benim için oldukça zor oldu. Abartıya kaçmadan çok sevdiğimi anlatabilmişimdir umarım.

Umarım Patrick Rothfuss bir an önce üçüncü kitabı bitirir de gönül rahatlığıyla Bilge Adamın Korkusu'nu okuyup bol bol hakkında konuşuruz. Rüzgarın Adı'nı okuduysanız yorumlarınızı bekliyorum. Başka bir yazıda görüşmek üzere :)

Puanım: 5/5!

***

-Dedem hep güzün sonradan başına bela olmasını istemediğin şeyleri söküp atma vakti olduğunu söylerdi. 'Bahar aylarında her şey hayat doludur. Yazlarıysa çok güçlüdür ve sonuna kadar direnir. Sonbahar... Sonbahar tam zamanıdır. Sonbaharda her şey yorgundur ve ölmeye hazırdır.'

-Kendinizi fazla zorlayıp kontrolü yitirmemek için sınırlarınızı iyi bilmelisiniz.

-Bizler bizi oluşturan parçaların bütününden fazlasıyız.

-Hikayeyi ona doğru yönlendirdiğimi unutmadım. Bazen olduğum yerde dönüyor gibi görünürsem bilin ki bu doğaldır; zira o ve ben daima birbirimizin etrafında dönüp durduk. 


Yorumlar

  1. Fantastik kitap seven biri olarak bu kitap uzun zamandır ilgimi çekiyor ama fiyatının pahalılığından dolayı bir türlü alamadım. Bir de henüz son kitabı çıkmadığı için acele etmiyorum. Bitmemiş serilere başlayıp devam kitaplarını beklemeyi hiç sevmiyorum. Bütün kitaplar basılsın, ondan sonra alıp okurum :-)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dikenler ve Güller Sarayı & Sis ve Öfke Sarayı / Sarah J. Maas Kitap Yorumum

Gümüş Alevler Sarayı | Sarah J. Maas Kitap Yorumum

1984 / George Orwell Kitap Yorumum + Çokça Alıntı