Şubat 2020 | Okuduklarım, İzlediklerim + Okuma Listem


Herkese yeniden merhaba! Bugün sizlere şubat ayında okuduklarımdan ve de bir tane filmden bahsedeceğim.

Şubat ayımı yeni okul dönemine adapte olarak, ders kitaplarını toparlayarak ve dönemin yoğunluk ve zorluğuna şaşırarak geçirdim diyebilirim. Bu süreçte de okuyabildiğim kadar kitap okumaya çalıştım.

Aya Fransız Teğmenin Kadını ile başladım aslında ama okul açılmadan Illuminae Dosyaları'nı bitirmek gibi bir hedefim olduğu için Fransız Teğmenin Kadını'na ara verip Obsidio'yu okudum. Çok keyif aldım. Serinin en durgun kitabıydı ama iki kitaptır beklediğimiz yüzleşmenin yaşanmasından hemen önceki duyguların aktarımı harikaydı. Durgun diyorum ama bu kitapların durgunluğu, her zaman okuduğum kitapların 'çok olaylı'lığına eşit diyebilirim. Seri bitti, keşke hiç bitmeseydi ama güzel bir final yaptı. En sevdiğim seriler arasına girdiğini söyleyebilirim. Detaylı yorumum için de tıklayabilirsiniz.

Obsidio'yu bitirdikten hemen sonra yeniden Fransız Teğmenin Kadını'na döndüm. Zaten yarısını biraz geçmiştim. Yine de elimde uzun süre tuttuğum bir kitap oldu. Hemen bitiremedim ne yazık ki. John Fowles yeni tanıştığım bir yazar. Hikaye anlatış tarzına, üslubuna, tarihi bilgiler verişine, alıntılarına bayıldım. Kesinlikle yazarı okumaya devam edeceğim. Ama Fransız Teğmenin Kadını ne yazık ki benim sevdiğim bir kitap olmadı. Okurken keyif aldım, neler olacağını merak ettim ama sevdiğim diğer kitapları düşündüğümde Fransız Teğmenin Kadını'nda eksik bir şeyler vardı benim için. Çok fazla seveni olduğu gibi sevmeyenleri de fazla olan bir eser. Hangi tarafta olacağımı çok merak ediyordum. Seveceğimi düşündüğüm bir kitaptı ama yıldızlarımız pek de barışmadı. Yine de tekrar tekrar okuduğum bir sürü alıntısı var. 2020'de John Fowles'ın başka kitaplarını da mutlaka okuyacağım. Kitap fuarını bekliyorum :) Daha detaylı bir yorum ve alıntılar için tıklayabilirsiniz.

Bu ayın son kitabı Buz ve Ateşin Şarkısı serisinin ikinci kitabı Kralların Çarpışması'nın ilk kısmıydı. Gerçekten okuduğum/okuyacağım en uzun serilerden birisi sanırım. Kitapları ikiye bölünmüş durumda, gerçekten gözümü korkutuyor. Ayrıca da okuduğum/okuyacağım en en akıcı kitaplardan. Elinize alıp konsantre olmuş bir şekilde okumaya başlarsanız eminim ki 80-90 sayfadan azını okumadan bırakamayacaksınız. Çünkü her 10-15 sayfada bir yanında olduğumuz karakter değişiyor. Sıkılmanız çok uzak bir ihtimal. Gelelim Kralların Çarpışmasına, detaylı yorumunu kısım ikiyi okuduktan sonra yazmayı planlamıştım ama burada da biraz bahsedeyim. Taht Oyunları'nı bıraktığımız yerden devam ediyor aslında. Diyarda üç kral var; tabii bir de denizin ötesindeki kraliçe Daenerys var. Ortalık karışmış durumda ve tabii okuması da daha zevkli. Bu kitabı ilk kitaba göre biraz daha sevdim. Çünkü Tyrion'ın bölümleri oldukça fazlaydı bu da Kral Toprakları'nda daha fazla zaman geçirdiğimiz anlamına geliyor. İlk kitapta da Kral Toprakları'nı okumayı daha çok sevmiştim. Oradaki saray entrikaları, politika daha yoğundu ve diğer hanedanlar hakkında daha çok şey öğrenebilme şansımız vardı. Bu kitabı da bu sebeplerden ötürü çok sevdim. Dediğim gibi ikinci kısmı okuyup alıntılar da eklediğim detaylı bir yorumu mutlaka paylaşacağım.

Bu ay dizi film anlamında çok da yoğun bir ay değildi. Oscar filmlerini bile izlemeye fırsat bulamadım. Ama birkaç gün önce All The Bright Places'ı izledim Netflix'te. Ondan bahsetmek istiyorum. Kitabını eminim ki duymuşsunuzdur. Bookstagram'ın ilk çıktığı zamanlarda daha henüz Türkçeye çevrilmediği zaman çok paylaşımı yapılırdı. Biz de arkadaşımla çevrilmesini daha fazla bekleyemeyeceğimize karar verip İngilizcesini alıp okumaya başlamıştık. Ben yarısında falan bırakmıştım. Ama gördüğüm her yorum kitaptan övgüyle bahsediyordu. Sonunun çok fena olduğunu, çok ağladıklarını söylüyorlardı. Birkaç kez daha okumaya çalışsam da bir türlü bitiremedim. Bu saatten sonra da okuyacağımı düşünmediğim için filmini izledim. Bari sonunda ne olduğunu öğreneyim diye. Her neyse, film bir lise filmi ama psikolojik rahatsızlıkları olan insanlara ithaf edilen bir film ayrıca da. Ana karakterlerimizden Violet, kendisinin de içinde olduğu bir araba kazasında ablasını kaybediyor ve kendini toparlayamıyor. Diğer ana karakterimiz Finch ise Violet'e bu konuda yardımcı oluyor diyebiliriz ama tabii onun da bize anlatılmayan bazı sorunları var. Filmi hiç beğenmedim. Bence psikolojik sorunlara dikkat çekmeyi amaçlayan bir film yapıyorsanız, o psikolojik sorunları bu kadar yüzeysel geçmemelisiniz. Oyunculuklar iyiydi ama beklentimi hiç ama hiç karşılamadı. Kitaptan hatırladığım bazı önemli sahnelerin çok değiştirildiğini gördüm, bu da beni üzdü açıkçası. Zaman geçirmek için izlenebilir ama eminim ki psikolojik sorunlarla ilgili daha güzel binlerce film vardır. All The Bright Places bunlardan biri değildi ne yazık ki.


Gelelim Mart ayına. Okuyacağım ilk kitap şu anda da yarısında olduğum Northanger Manastırı. Çok keyifli gittiğini söyleyebilirim. Jane Austen okumayı, özellikle Emma'dan sonra, çok sevdim. Northanger Manastırı da keyif alarak okuduğum bir kitap oluyor.

Sonraki kitabım Kralların Çarpışması kısım iki olacak. Onun için de çok ama çok heyecanlıyım. Harika olacağından şimdiden eminim.

Sonrasında da yeni aldığım ve şimdiden duygu durumumu mahvedeceğinden emin olduğum Simone de Beauvoir'nın Sessiz Ölümü'nü okuyacağım. İnce bir kitap, bir haftasonunda bitirebileceğimi düşünüyorum. Çok umutlu olduğum, yazarından okuyacağım ilk kitap. Uzun zamandır kendisiyle tanışmak istiyordum. Bu kitaba, konusundan dolayı biraz uzak davranıyordum ama artık okumak da istiyorum.

Okumayı planladığım son kitap da Gabriel Garcia Marquez'den Kırmızı Pazartesi. Uzun zamandır duyduğum ve okumak istediğim bir kitaptı. Elime Sessiz Ölüm ile birlikte daha yeni geçti. Hemen listeme eklemek istedim. Kısa bir kitap. Birkaç günde bitirebileceğimi düşünüyorum.

Bu ay için planladığım kitaplar da bu şekildeydi. Daha fazlasını okuyamayacağımı biliyorum çünkü ay sonunda vizelerim başlayacak. O dönemde eğer listemdekileri bitirmişsem ve bir şey okumak istiyorsam o anki ruh halime göre karar vermek istiyorum. Şimdilik listem bu şekilde.

Sizler neler okudunuz? Gelecek ay için listeleriniz nasıl? Yorum yazarsanız çok sevinirim. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere. Umarım Mart, bütün güzellikleri beraberinde getirir :) 

Yorumlar

  1. Eğer henüz okumadıysan ve fantastik serilerden hoşlanıyorsan Sarah J. Maas'ın Dikenler ve Güller Sarayı serisi, tam da bu etkiyi yaratabilecek bir seri bence. Çok uzun soluklu değil, üç kitabı var yalnızca ama yazarın güzel bir dünya oluşturduğunu ve çok da klişeye yazmadığını düşünüyorum.
    Emma da Gurur ve Önyargı da çok güzel kitaplardı. Jane Austen okumak çok keyifli :)
    Yorumun için çook teşekkür ederim :))

    YanıtlaSil
  2. George Martin serisini çok merak ediyorum. Listemde olan kitaplardan. Bakalım ne zaman sıra gelir.

    YanıtlaSil
  3. Obsidio ve serisini uzun süredir okumak istediğim bir kitap. Ama ben klasikciyim açıkçası biraz tereddüt ediyorum. Denenebilir tabii . iyi günler dilerim 😊

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dikenler ve Güller Sarayı & Sis ve Öfke Sarayı / Sarah J. Maas Kitap Yorumum

1984 / George Orwell Kitap Yorumum + Çokça Alıntı

Gümüş Alevler Sarayı | Sarah J. Maas Kitap Yorumum