Ekim & Kasım 2020 | Kızıl Kraliçe, Mekanik Melek, The Boys, Marvelous Mrs. Maisel


Herkese yeniden merhaba! Blog yazmaya ara verdiğim çok olmuştu ama bu sefer cidden nasıl blog yazılıyordu diyecek kadar uzun bir ara vermiş oldum. Okulumun başlaması, İzmir depreminin psikolojimi oldukça etkilemesi ve yazma motivasyonumu bulamamam nedeniyle böyle bir ara verdim. Ama okumayı çok aksatmadım. Son iki ayda oldukça güzel kitaplar okudum, serilere başladım. 

Ekim ayında Kızıl Kraliçe serinin iki kitabını okudum. Kızıl Kraliçe ile ilgili bir yorum yazısı hazırlamıştım, buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. Gerçekten çok beğendiğim bir seri başlangıcı oldu. İkinci kitap Cam Kılıç ile ilgili okuduğum yorumlardan dolayı bir önyargım vardı. Çoğu kişi ilk kitaba göre temponun düştüğünü, kitabın sıkıcı olduğunu ve hayal kırıklığına uğradıklarını söylüyordu. Zaten bir anda düşen Goodreads puanı da çoğunluğun bu konuda hemfikir olduğunun kanıtıydı. Kitaba böyle bir önyargıyla başladım ve ilk 100-150 sayfayı cidden çok sıkılarak okudum. Konu hem ilerliyor hem ilerlemiyordu. Mare sevdiğim bir karakter olsa da beni bayıyordu. Ama ikinci yarıdan sonra kitap öyle bir açıldı ki anlatamam! Tempo oldukça yükseldi. Heyecan ve macera kısmı arttı. Şaşırtıcı birçok şey oldu. Ve sonu... Spoiler vermeden ne desem, nasıl anlatsam bilmiyorum. Ben kitabın nasıl biteceğini biliyordum çünkü kargo geldiğinde seriyi incelerken üçüncü kitabın arka kapağını ve iç kapaktaki konu kısımlarını okudum. Ama yine de Cam Kılıç'ın sonu beni çok heyecanlandırdı ve şaşırttı.

Kızıl Kraliçe serisi bence herkesin sevebileceği bir seri değil. Ağır ilerleyen, içinde aşkın çok bulunmadığı, devrim ve savaş odaklı bir kitap. Yazar her şeyi oldukça yavaş işliyor. Bana anlatım açısından Ruhlar Üçlemesini hatırlatıyor. Orada da gerekli gereksiz birçok detaya boğuyordu yazar bizi. Ama Ruhlar Üçlemesi, temelde bir aşk kitabı olduğu için önermesi bir tık daha kolaydı. Kısacası, sabırlı bir okursanız bir kitaba başladım mı onu mutlaka bitiririm diyorsanız Kızıl Kraliçe serisine bir göz atmalısınız. İlk kitabı oldukça rahat okuyacağınızdan eminim, ikinci kitapta da biraz sabırlı olup iki yüzüncü sayfadan sonrasının keyfini çıkartabilirsiniz.

Seriye devam etmek için sabırsızlanıyorum. 2021'de ilk okuyacağım kitaplar arasında Kralın Kafesi var. Şimdiden çok heyecanlıyım!

Ekim ayında bu yılın en sevdiğim serisinin final kitabını okudum. Napoli Romanları'nın dördüncü kitabı Kayıp Kızın Hikayesi. Bu seriyi çok ama çok sevdiğimi daha birinci kitabı yorumlarken de söylemiştim. Serinin son kitabını okurken de fikrim değişmedi. Herkese önerebileceğim, okuyan herkesin çok keyif alacağından emin olduğum enfes bir serüvendi. Ve bence bu seri için en uygun kelime serüven. Lenu ve Lila'dan ayrılmak gerçekten kalbimin bir kısmını kırdı diyebilirim. Onlara çok alışmıştım. Güzel bir seri yorumu ve alıntılarıyla size bir kez daha Napoli Romanları'nı öveceğim, merak etmeyin :)

Kasım ayı okuma açısından pek verimli geçmedi. Ama sonunda başlamayı çok istediğim serilerden birisine daha başladım: Cehennem Makineleri'ne. İlk kitap Mekanik Melek, bana biraz yavan geldi açıkçası. Cassandra Clare'den üslup olarak çok büyük bir beklentim yok açıkçası. En azından yeni serilerinden birini okumadıkça; kendini çok geliştirdiğini her yerde duyuyorum çünkü. Peki beklentim olmamasına rağmen Mekanik Melek neden yavan geldi? Çünkü Cam Kılıç'tan sonra okudum. Cam Kılıç'ın o yoğun ve gergin atmosferinden sonra -Victoria Aveyard'ın dilini çok beğendiğimi bir kez daha belirtmeliyim- Cassandra Clare'ın az betimlemeli anlatımı beni biraz sıktı. Konuyu ve karakterleri sevdim ama o yoğunluğu bulamamak biraz canımı sıktı. Yine de seriye mutlaka devam edeceğim. 

Kasım ayının son kitabı bir yeniden okumaydı. Stefan Zweig'ın Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu adlı öyküsünü bir kez daha okudum. İlk ve son kez 2017'de okumuşum ama okurken fark ettim ki cidden her detayını hatırlıyormuşum. Yine de tam reading slumpa girecekken beni yeniden okumaya teşvik etti.

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nu eminim ki birçok yerde gördünüz, duydunuz ve hatta okudunuz. Enfes bir eser. Zweig'ın hisleri anlatış biçimine bayılıyorum. Kalbe dokunur şekilde yazdığını düşünüyorum. Şu ana kadar okuyup da beğenmediğim bir kitabı olmadı.

Ekim ayında güzel diziler de izledim. Bunlardan birisi Marvelous Mrs. Maisel! Amazon'un dizilerinden birisi ve izlediğim en komik dizilerden birisi. Konusundan kısaca bahsetmem gerekirse: Standup komedyen olarak kariyerini inşa etmeye çalışan bir kadının hikayesini okuyoruz. Ama dizideki herkes çok ama çok komik. Favorim Midge'in babası Abe. Olduğu her sahnede kahkaha atıyorum neredeyse. İkinci sezonu, ilkine göre daha çok sevdim. Üç sezonluk bir dizi ve hemen bitmesin diye üçüncü sezonu hala izlemedim. Çünkü bir başladım mı iki günde falan bir sezonu bitiriyorum. İzlemediyseniz mutlaka ama mutlaka izleyin. Eminim ki çok eğleneceksiniz.


Bahsetmek istediğim bir diğer dizi de yine Amazon'dan: The Boys. Bu dizinin konusu ise şu şekilde: Süper kahramanlar gerçekten varlar ve oldukça yozlaşmış bir topluluklar. Dizide de bu yozlaşmış süperkahramanların hikayesini, halkın gözünde birer kahramanken kapalı kapılar ardında ne kadar kötü insanlar olduklarını izliyoruz. 

The Boys izlediğim en sürükleyici dizilerden birisi olabilir. Çok ama çok severek birkaç gün içerisinde izledim. Sezon finali ağzımı açık bıraktı desem yeridir. Ba-yıl-dım! Herkese kesinlikle öneririm. İki sezonluk bir dizi. Henüz sadece ilk sezonunu izledim. Mrs. Maisel gibi The Boys'u da hemen bitirmek istemiyorum.

Ekim ve kasım aylarım bu şekilde geçti. Kasım ayı itibariyle 2020 için koyduğum 36 kitaplık hedefimi tamamladım. Uzun zaman sonra ilk kez hedefimi yıl bitmeden tamamlayabildim. Bunların hepsini 2020 yazısında anlatmak için sabırsızlanıyorum.

Aralık ayı için de çok güzel kitaplar seçtim. Umarım hepsini okuyup sizlerle paylaşabilirim. Bana ekim ve kasım aylarınızdan bahsederseniz çok sevinirim. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere! :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dikenler ve Güller Sarayı & Sis ve Öfke Sarayı / Sarah J. Maas Kitap Yorumum

1984 / George Orwell Kitap Yorumum + Çokça Alıntı

Gümüş Alevler Sarayı | Sarah J. Maas Kitap Yorumum