İzmir Kitap Fuarı Ganimetleri

Herkese upuzun bir aradan sonra yeniden merhaba! Gerçekten bu sefer fazlasıyla uzun bir ara verdiğimi farkındayım; en azından bu şekilde hissediyorum. En son ta Nisan başında yazı yayımladığım düşünülürse, o zamandan bu zamana bir sürü kitap okumuş olmalı, bir sürü yorum yazacak durumda olmam gerekir. Maalesef hiç de böyle olmadı! Nisan ayım tamamen projeler, performanslar ve bu dönem ortaya çıkan -saçma- performans sınavlarıyla geçti. Ve bütün bu yoğunluk içerisinde İzmir Kitap Fuarı'na gittim. Dediğim gibi bütün o koşuşturma içerisinde fuarda olabilmek oldukça iyi hissettirdi. Ve bugün yazacağım konuda fuarda aldığım kitaplar hakkında olacak.
Aslında bilgisayar başına Hiçliğin Kıyısında hakkında bütün duygularımı dökebileceğim bir yazı amacıyla oturdum ancak raftan Hiçliğin Kıyısında'yı alacakken fuar kitaplarımı gördüğümde 'Amaan, boşver Hiçliğin Kıyısında'yı!' dedim. Ne kadar hoş!
Fuardan toplamda altı kitap aldım. Kitapların hepsi oldukça fazla istediğim -ciddiyim, uzun süredir bu kitaplardan bahsediyorum- ve okumak için sabırsızlandığım kitaplardı.

İlk olarak Cadıların Keşfi'yle başlamak istiyorum. Cadıların Keşfi, Pegasus yayınlarından çıkan 671 sayfalık bir kitap. Yazarı, Deborah Harkness. Ve 'Ruhlar Üçlemesi' serisinin ilk kitabı.
Öncelikle Cadıların Keşfi'nin kalınlığını çok sevdiğimi söylemem gerek. Ben kalın kitapları, incelere göre daha çok seviyorum. Tabii bu kalınlık gereksiz ayrıntılar ve betimlemeler içermediği sürece ki Cadıların Keşfi'nde böyle bir şey olacağını düşünmüyorum.
Cadıların Keşfi ile ilgili bir diğer harika şey ise kitaplıkta sırt kısmının aşırı derecede güzel gözükmesi. İkinci kitap ve çevrildiğinde üçüncü kitabıyla beraber beni çıldırtabilecek kadar güzel gözükeceklerine eminim.
Kitabın arka kapak yazısı ise şu şekilde;
"Oxford'un Bodleian Kütüphanesi'ndeki kitap raflarının arasında araştırma yapan genç akademisyen Diana Bishop, tesadüfen simyacılıkla ilgili eski bir elyazması bulur. Köklü ve seçkin bir cadı ailesinden gelen Diana'nın yaptığı bu keşif yeraltında doğaüstü bir karışıklığa sebep olarak iblis, cadı ve vampirlerin kısa sürede kütüphaneye doluşmasına yol açar. Diana yüzyıllardır aranan bir hazine keşfetmiştir ve her şeyi yoluna koyabilecek tek kişi de yine kendisidir. Bu zorlu mücadelede en büyük destekçisi ise onu hiç yalnız bırakmayan, her türlü fedakarlığı göze alıp kendi soyunun karşısında duran meslektaşı, vampir Matthew olacaktır."
İkinci olarak Yabancı'dan bahsetmek istiyorum. Yabancı'nın yazarı Melissa Landers ve Yabancı, "Alienated" isimli, Goodreads'e göre bir ikilemenin ilk kitabı ! Yabancı GO! kitaptan çıkmış 423 sayfalık oldukça tatlı bir kapağa sahip mıknatıslı kitaplardan birisi. Yabancı'yla ilgili ne söylemem gerektiğini bilmiyorum açıkçası. Çünkü, Yabancı'yı fuardan çıkmadan önce GO! standında her kitabın 10 lira olduğunu görünce bir anda almaya karar verdim Pişman mıyım? Kesinlikle hayır!
Kitaplıkta oldukça güzel durduğunu söylemeden geçemeyeceğim. (Sanırım benim için önemli olanın kitabın, kitaplıkta nasıl durduğu olduğunu anladınız.) Zaten kapağı da oldukça güzel. Ve konusu da oldukça değişik ve daha önce okumadığım bir tarz. Kısacası Yabancı da okumak için sabırsızlandığım kitaplardan birisi!
Arka kapak yazısı da şu şekilde;
"Uzaylılar insanlarla iki yıl önce bağlantı kurdu. Şimdi de Dünyalı Cara Sweeney, ailesiyle onlardan birini misafir etmeye hazırlanıyor. Gezegenler arası öğrenci değişim programı kapsamında evinde L'eihrli bir lise son sınıf öğrencisini ağırlamaya hazırlanan Cara, bu sayede hem hayallerindeki üniversiteye ücretsiz gidebilecek hem de o gizemli L'eihrliler hakkında gazetecilerin uğruna öleceği bilgiler edinecektir. L'eihrli öğrenci Aelyx'in, ayakları yerden kesen yakışıklılığı da cabası. Ama işler hiç de düşünüldüğü gibi yolunda gitmeyecektir, çünkü Aelyx'i okulda istemeyenler de vardır ve sayıları hiç de az değildir. Tehdit mektupları almaya başlayan Cara bir süre sonra Aelyx ile okula polis eşliğinde gitmek zorunda kalacaktır. Okuldaki herkes tarafından dışlanan Cara'nın artık tek arkadaşı Aelyx'tir. Üstüne üstlük Cara ona sırılsıklam aşık olmuştur. Öte yandan Aelyx'in de ölümcül sonuçlar doğurabilecek sırları vardır. Büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olan Cara hem kendisinin ve sevdiği çocuğun hayatı hem de gezegeninin geleceği için bir ölüm kalım savaşı vermek zorundadır."

Ve gelelim fuardan aldığıma en sevindiğim, okumak için sabırsızlandığım ve merakımın zirvesinde olduğum kitaplardan birine; Meleğin Düşüşü!
Ah o kitap! Ah o yorumlar!
Meleğin Düşüşü hakkında öyle çok güzel yorum okudum ki nasıl merak ettiğimi anlatmaya kelimeler yetmez. Normalde Meleğin Düşüşü'nü fuardan önce alacaktım ancak neredeyse çoğu kitabımı aldığım kitapçıda Meleğin Düşüşü bir türlü gelmedi, geldiğinde de ben kaçırdım falan. En sonunda artık daha fazla ısrara gerek yok, fuardan alayım diye düşünüp listemin bir köşesinde beklemeye aldım. Ve fuara ikici kez gittiğimde -neredeyse koşarak- DEX standına gidip kendime en güzelinden bir Meleğin Düşüşü aldım. Aldığımdan beri de düzenli bir ilişkimiz var; sürekli bakışıyoruz falan. Kendime verdiğim bir söze göre, en azından son sınavlarım bitene kadar okumayacağım. Çünkü böyle büyük umutlarla aldığım kitapları en rahat olduğum zamanlarda bir oturuşta bitirmeyi çok seviyorum.
Bu arada Meleğin Düşüşü'nün yazarı Susan Ee. DEX yayınları tarafından yayımlanmış bu mükemmel kapaklı kitap 310 sayfa. Goodreads bilgilerine göre "Penryn & the End of Days (Penryn ve Günlerin Sonu)" isimli serinin ilk kitabı.
Ve son olarak da bu mükemmel kitabın (Meleğin Düşüşü'ne kaç kez mükemmel diyebilirim acaba?) arka kapak yazısı;
"Kıyamet melekleri yeryüzüne inip tüm dünyayı yakıp yıktığından bu yana altı hafta geçti. Gündüzleri sokak çeteleri hüküm sürüyor, geceler korkunun ta kendisi. Bir gün savaşçı melekler küçük bir kızı kaçırdılar, tekerlekli sandalyeye mahkum, aç biilaç halde, ufacık bir kızı. Kızın ablası, Penryn, kardeşini kurtarmak için elinden geleni ardına koymayacak. Buna, asılında düşmanı olan bir melekle bir anlaşma yapmak dahil olsa bile. Raffe, kanatları kesilmiş, gücünü yitirmiş bir melek. Binlerce yıl savaştıktan sonra şimdi hayatı, gencecik bir kızın ellerinde. Penryn ve Raffe, korkunun ve tuhaf yaratıkların hüküm sürdüğü bir dünyada bir başlarınalar, hayatta kalmak için de birbirlerine ihtiyaçları var."
Sıradaki kitap ise, tıpkı Meleğin Düşüşü gibi merakımın zirvede olduğu bir kitap olan Bana Dokunma'da!
Bana Dokunma, Tahereh Mafi'nin yazdığı ve "Shatter Me (Bana Dokunma)" serisinin ilk kitabı. DEX yayınlarının yayımladığı kitap 321 sayfa ve ülkemizdeki kapakları hiç güzel değil! Bunu söylemezsem kesinlikle rahat etmezdim!
Bana Dokunma, önce okumak istediğim, sonra okumaktan vazgeçtiğim ve en sonunda delicesine merak etmeye başladığım bir kitap. Bunun sebebi fuardan birkaç hafta önce hunharca alacak kitap ararken tumblrda Bana Dokunma'yı aratmış bulundum. Öyle güzel çalışmalar, öyle güzel alıntılar gördüm ki... Ancak sonradan anladım ki gördüğüm, aşık olduğum, kitabı okumama sebep olan çoğu alıntı serinin son kitabı ve henüz ülkemizde yayımlanmayan "Ignite Me" kitabındanmış. Ama yine de önemli olan seriye bir yerden başlayabilmektir.
Ve Bana Dokunma'nın arka kapak yazısı da şu şekilde;
"Juliette tam 264 gündür kimseye dokunmadı. En son birine dokunması bir kazaydı. Ama Yeniden Kuruluş onu cinayetten içeri tıktı. Juliette'in dokunuşunun neden bu kadar ölümcül olduğunu kimse bilmiyor. Kimseye bir zarar vermediği sürece bu durum kimsenin de umurunda değil çünkü dünya zaten perişan durumda. Her gün yeni bir hastalık ortaya çıkıyor, gıda sıkıntısı had safhada, gökyüzünde tek bir kuş kalmadı ve bulutlar garip bir renkte. Yeniden Kuruluş, yeni düzenin tek çare olduğunu iddia ettiği için Juliette'i bir hücreye kapattı. Hayatta kaln bir avuç insan ise savaş naraları atıyor. İşte bu yüzden Yeniden Kuruluş fikir değiştirmek üzere. Juliette onlar için mükemmel bir silah olabilir. Juliette, yeni düzenin tek silahı olabilir. Juliette karar aşamasında. Ya bir silah olacak. Ya da bir asi."
Gelelim fuardan eve döndüğüm gibi oturup bitirdiğim Kocan Kadar Konuş | Diriliş'e! Ben zaten ilk kitap olan Kocan Kadar Konuş'a kelimenin tam anlamıyla bayılmıştım. Ben ilk kitabı okuduktan birkaç hafa sonra Diriliş çıkmıştı ve zaten fuara az kaldığı için fuar listeme eklemiştim. Fuara gittiğimiz ilk gün hemen alıp yazarı Şebnem Burcuoğlu'na imzalattım. Ve zaten Diriliş'i eve geldiğim gibi hemen bitirdim. Diriliş'le ilgili sevdiğim bir şeyi söylemeden geçmek istemiyorum; kırmızı ip! Belki bazılarınız ayraca bağlı olan kırmızı ipleri görmüştür ve hikayesini okumuştur. Okumayanlar vars
a onları hemen okumaya teşvik ediyorum; çünkü gerçekten benim oldukça fazla hoşuma giden bir hikayesi var.
Arka kapak yazısı ise şu şekilde;
"Çok sevgili Türk kızı, Bir önceki kitapta mevcudiyetimizin ve istikbalimizin yegane temelinin bir koca bulmak OLMADIĞINI anlatmaya çalışmıştım hatırlarsan. O kitapta bana verilen tavsiyeleri hiç uyguladın mı bilmiyorum ama sonunda başıma neler geldiğini gördün. Şunu hiç unutma; sen belli bir yaşa gelene kadar kimileri evlen diye baskı yaparken kimileri de evlenmeni engellemek için elinden geleni ardına koymayacak! Nikah masasına oturana kadar atlatman gereken çok badire, dahili ve harici çok bedhahların olacak. Tüm bunlara rağmen akıl sağlığını koruyabildiysen seni gönülden tebrik ediyorum; yüce bir insan, eşsiz bir varlıksın sen Türk kızı!"
Ve en son olarak da çıkması için gün saydım diyebileceğim bir kitaba; Senli! Senli, belki de bazılarınızın bildiği gibi en başta Wattpad'de yayımlanmış bir hikayeydi. Wattpad'de final vermeden, kitap olacağı haberi geldi ve haberden kısa bir süre sonra da satışa sunuldu. Ben de fuara gittiğim ilk gün Diriliş'le beraber Senli'yi de aldım. Diriliş'i okuyup bitirdikten sonra hemen Senli'ye başladım. Çünkü Wattpad'de okuduğum bölümlerden sonra sonunu o kadar çok merak ediyordum ki. Ve şunu da söylemem gerek merakıma sonuna kadar değdi.
Senli, Merve Akıncı'nın yazdığı ve Müptela yayınlarının yayımladığı 160 sayfa olmasına rağmen oldukça yoğun anlatıma sahip harika bir kitaptı! Sonuna kadar önerebileceğim bir kitap; ağlayabileceğiniz bir kitap arıyorsanız eğer Senli tam olarak aradığınız kitap!
Arka kapak yazısını da şuraya bırakayım;
"Bu defter, beraber yaşadığımız her şeyin anısına övgüyle yazılmış, hatırlanmaya değer her şeyi içeriyor. Hayır, bu bir günlük değil, bu senli bir anılar geçidi olacak. Senin ve benim... Karan ve Bahar'ın... Sevgin içimde büyüyen bir çığı anımsatsa da, o çığın üstüme devrilip sonumu getireceğini adım gibi bilsem de yine de yanında olduğum için, varlığını hissedebildiğim için hep binlerce kez şükrettim. Seni sevmek daha değerliydi, kendimden daha çok..."
Evet, fuar hakkındaki yazım da bu şekilde bitmiş oluyor. Ben yazarken çok eğlendim, umarım okurken sizler de eğlenmişsinizdir.
Son olarak şu aralar dinlemekten çok fazla keyif aldığım iki şarkının linklerini bırakıyorum. Umarım dinler ve beğenirsiniz!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dikenler ve Güller Sarayı & Sis ve Öfke Sarayı / Sarah J. Maas Kitap Yorumum

Gümüş Alevler Sarayı | Sarah J. Maas Kitap Yorumum

1984 / George Orwell Kitap Yorumum + Çokça Alıntı