Akıl ve Tutku / Jane Austen Kitap Yorumum #kom2020


Herkese yeniden merhaba! Bir başka Jane Austen kitap yorumuyla karşınızdayım.

Akıl ve Tutku benim en merak ettiğim Jane Austen kitabıydı. Genellikle çoğu kişinin favorisiydi ve en başarılı görülen eseri olduğunu duymuştum. Bu yüzden merakım çok artmıştı. Daha önce okuduğum Gurur ve Önyargı'ya çok bayılmamış, Emma'yı çok sevmiş ve Northanger Manastırı'nı neredeyse hiç beğenmemiştim. Ama Akıl ve Tutku'yu çok beğeneceğimden emindim.

Akıl ve Tutku, birbirinden oldukça zıt iki kız kardeş olan Elinor ve Marianne'i anlatıyor. Onların karakterlerini, aşklarını, çevreleriyle olan ilişkilerini okuyoruz. Tema açısından klasik bir Jane Austen kitabı denebilir. Dönemin şartlarında evlilik, bu evliliğe ana karakterlerimizin kişiliklerinin dahil oluşu, karakterlerimizin yeni çevrelere girişi ve evliliğin biraz da maddi kısmının getirdiği zorluklar. Ana karakterlerimizden Elinor Dashwood, kardeşinin aksine daha sağduyulu, sessiz sakin ve kitabın adındaki akılı temsil eden kardeş. Marianne Dashwood ise çok enerjik, neşeli, ötesini düşünmeden hareket eden, tutku dolu olan kardeş; tabii dönemin şartlarında bunları ne kadar yapabiliyorsa.

Her iki kardeşi de çok sevdim. Böyle bir zorunluluğa sahip olmasanız da iki kardeşten birisine kendinizi daha yakın görüyorsunuz. Bu benim için Elinor oldu. Çoğu zaman mantığını duygularının önüne koyan birisiyim. Ama Marianne'i Elinor'dan daha fazla sevdim. Çünkü Marianne daha gerçekçi geldi. O dönemde yaşayan, günümüzden birisiymiş gibi hissettirdi bana.

Akıl ve Tutku okuduğum en skandallarla dolu kitaptı. Elinor ve Marianne'in aşk hayatının birkaç bölüm sonra ne yöne gideceğini kestiremiyorsunuz. Bu da kitabı en keyif verici yapan özelliğiydi. Şaşırmak, karakterlerle üzülebilmek ve gülebilmek Akıl ve Tutku'nun en büyük başarısıydı. Jane Austen'ın üslubuna bu kitapla beraber daha da bayıldım.

Akıl ve Tutku benim favorilerime girdi. Çok beğendiğim, her sayfasından çok keyif aldığım, iyi ve kötü her karakterinin çok iyi yazılmış olduğunu düşündüğüm bir kitaptı. Henüz okumayan herkese öneririm. Klasik okuyan, romantik dönem kitaplarını seven herkesin seveceğinden eminim. Çok harikaydı!

Biraz geç yayınladığım bir yorum yazısı oldu. Aslında kitabı ay başında bitirdim ancak bu kitaptan sonra ne başka kitap okumak ne de yorum yazısı yazmak istedim. Mayıs okuma anlamında kötüydü ama bunlardan mayıs yazısında bahsedeceğim. O yazıda görüşmek üzere :)

Puanım: 5/5!

***

Ama Marianne serbestlik gerçek bir utanç ihtimali taşımıyorsa her türlü gizlilikten nefret ediyordu; kendi içlerinde ayıp olmayan duyguları kısıtlamayı amaçlamak ona sadece gereksiz bir çaba değil, aynı zamanda aklın bayağı ve hatalı görüşlere utanç verici bir biçimde köle edilmesi gibi geliyordu.

- Yakınlığı belirleyen şey zaman ya da imkan değildir; sadece karakterdir. Bazen yedi yıl yetmez bazı insanların birbirini tanımasına, ama bazılarına da yedi gün rahat rahat yeter.

- Utangaçlık o ya da bu şekilde aşağılık kompleksinin bir etkisidir. Davranışlarımın gayet rahat ve zarif olduğuna kendimi inandırabilsem utangaç olmam.

- Hüzünlü bir ruh halindesiniz ve size benzemeyen herkesin mutlu olduğunu sanıyorsunuz. 

*** 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dikenler ve Güller Sarayı & Sis ve Öfke Sarayı / Sarah J. Maas Kitap Yorumum

1984 / George Orwell Kitap Yorumum + Çokça Alıntı

Gümüş Alevler Sarayı | Sarah J. Maas Kitap Yorumum