Mart 2020 | Okuduklarım, İzlediklerim


Herkese yeniden merhaba! Karantinaya alışmakla ve gergin bir gündemle geçen mart ayı, okumak anlamında pek de verimli olmadı. Evde kalmaya başladığımız sürenin ilk başlarında, ne yapacağıma bir türlü karar veremediğim, fazlasıyla gergin hissettiğim bir hafta geçirdim. Ama elbette ki bu yeni ve kısa süre içinde geçmesini dilediğim düzene de alıştım. Uzaktan eğitim derslerimin başlamasıyla da hayatım biraz daha düzene girdi diyebilirim :)

Mart ayında, önce Kralların Çarpışması kısım ikiyi bitirdim. Buz ve Ateşin Şarkısı dünyasını ne kadar sevdiğimi birçok kez belirttim. Oldukça keyif aldığım, içerisinde ana hikayesinin dışında birçok hikaye bulabildiğim, biraz karmaşık ama oldukça keyifli bir dünya. Seride ilerdikçe artan hikaye çokluğu, tanıdığımız yeni hanedanlar, öğrendiğimiz yeni efsanelerle okuma serüvenim daha da keyifli bir hal aldı. Kralların Çarpışması'nın iki kitabından da detaylıca bahsettiğim yazım için tıklayabilirsiniz.

Kralların Çarpışması'ndan sonra açıkçası ne okuyacağımı bilemedim. Elimde yarısında olduğum Northanger Manastırı vardı ancak onu da okumayı çok istemiyordum. Birkaç kitaba başlayıp yarım bıraktım. Bunlar, önceki ayki yazıda da anlattığım gibi okuma listeme eklediğim Sessiz Bir Ölüm ve Kırmızı Pazartesi'ydi. Ancak ikisinde de onuncu sayfayı geçemedim. En sonunda okumaya biraz ara verip dizi filmlere yöneldim. Zaten bu yazı için heyecanlı olduğum kısım dizi-film kısmı.

Okuma konusunda biraz daha kendimi toparladığımda yarısında olduğum Northanger Manastırı'nı bitirdim. Jane Austen benim sevdiğim yazarlardan birisi. Kitap almadan önce gerek Goodreads'te gerek bloglarda birçok yorum okusam da Jane Austen kitapları için bunu çok da yapmıyorum. Eğer sepetimde hala bir kitaplık boş yer varsa, bir Jane Austen kitabı almak en mantıklısı oluyor. Northanger Manastırı, ilk yarısını keyifle okuduğum ama ikinci yarısında sıkıldığım bir kitap oldu. Daha detaylıca bahsettiğim yazım için tıklayabilirsiniz.

Gelelim dizi filmlere...

İlk olarak Netflix'te Love Is Blind diye bir yarışma izledim. Yarışma birbirini hiç görmeden, sadece konuşarak birbirlerini tanıyan ve nişanlanıp evlenmeye karar veren çiftlerle ilgili. Çiftler belli oldukça da  ilişkilerinin dış dünyada nasıl ilerlediğini test ediyorlar; tatile gidiyorlar, aynı eve taşınıyorlar, aileleri tanışıyor. Oldukça eğlenceli bir programdı. Netflix'in bu tarz programlarını çok keyif alarak izliyorum. Love Is Blind'ı da sevdim. Çok cringe olduğu anlar elbette vardı. Ama güzeldi. Bu tarz reality show gibi olan programları seviyorsanız bence bir göz atın.

Birkaç ay önce 11.22.63'ü izlemeye başlamıştım. Ama yarısında araya başka bir dizi girdiği için yarım kalmıştı. Evdeyken onu da bitirdim. Gerçekten çok çok sevdiğim bir dizi oldu. Dizi, JFK suikastini engellemek isteyen bir adamın hikayesini anlatıyor. Suikasti engelleyerek dünyayı daha iyi bir yer haline getirebileceğini sanıyor. Bölümler biraz uzundu, yer yer sıkıcıydı ama son iki bölümü için hepsine değerdi. Gerçekten çok sevdim. Kısa bir dizi, 8 bölüm. Birkaç gün içinde bitirebileceğiniz bir dizi.

Son izlediğim dizi de Years and Years oldu. Dizi bir ailenin çevresinde, İngiltere'nin bakış açısından dünyada 2019-2034 yılları arasında yaşanabilecek olayları anlatıyor. Fragmanını izlediğimde çok etkilendim ve heyecanlandım, harika bir dizi olacağı belliydi. Sonrasında senaristinin Russell T. Davies olduğunu görünce heyecanım daha da arttı. Kendisi Doctor Who'nun modern döneminin en güzel sezonlarının da senaristi. Years and Years da oldukça kısa bir dizi, 6 bölüm. Ve sıkıcılıktan oldukça uzak. Dünyanın başına gelebilecek şeyleri çok gerçekçi bir şekilde anlatmışlar. Anlatılan çoğu şeyin gerçekleşmesi hiç de uzak gelmiyor izlerken. Bence mutlaka izlemeniz gereken bir dizi. Herkese şu sıralar bunu öneriyorum :)

Sonunda Gurur ve Önyargı'nın filmini de izleyebildim. İzlediğim en iyi kitap adaptasyonu filmdi diyebilirim. Kitabı okumamın üzerinden biraz zaman geçmiş olsa da filmi izledikçe 'Aa evet kitapta vardı' diye birçok yeri hatırladım. Filmi gerçekten çok sevdim. Mekanlar, oyuncular, replikler, o atmosfer her şey harikaydı.

Benim mart ayım bu şekilde geçti. Kendime Nisan için bir okuma listesi yapmıyorum. Zaten ne zaman gelecek ay için okuma planı yapsam yüzde yüz o plana uyamıyorum :) Umarım okuma açısından verimli bir ay olur. Tabii en kısa sürede umarım, umarım bu virüsten kurtuluruz ya da durum biraz hafifler. Ama görünen o ki nisan ayını da evde geçireceğiz. Başka bir yazıda görüşmek üzere, kendinize iyi bakın :)

#evdekal

Yorumlar

  1. Selamlar blogunuzu takipteyim sizde blogumu takip edip son yazıma yorum yazarsanız çok ama çok mutlu olurum :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dikenler ve Güller Sarayı & Sis ve Öfke Sarayı / Sarah J. Maas Kitap Yorumum

Gümüş Alevler Sarayı | Sarah J. Maas Kitap Yorumum

1984 / George Orwell Kitap Yorumum + Çokça Alıntı